Madde Detay
NEŞ'ET, Hoca Süleyman Neş'et Efendi
(d. 1148/1735 - ö. 1222/1807)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Süleyman'dır. Babası Ahmed Refî’a Efendi’nin sürgünde bulunduğu sırada 24 Muharrem 1148/24 Mayıs 1735’te Edirne'de doğdu. Dedesi Mehmed Efendi (ö.1110/1698) adında bir zattır. Babası, Enderun’da yetişen, Dîvân-ı Hümâyûn'da hâcelik ve padişah musahipliği görevlerinde bulunan Ahmed Refî’â Efendi'dir. Babasının affedilmesi üzerine iki yaşında Edirne’den İstanbul’a geldi. 14-15 yaşlarında iken babasıyla birlikte Hacc’a gitti ve Hac dönüşünde Konya’ya uğrayıp Mevlânâ’nın türbesini ziyaret etti. 1163/1749'da İstanbul’a gelişlerinden kısa bir süre sonra, 1164/1750'de babasını kaybetti ve tahsilini kendi gayretiyle sürdürdü. Devrin önde gelen âlimlerinden Ali Efendi ile Yâsinîzâde’den ders aldı. Tahmasb Kulı Nâdir Şâh’ın ikinci tabibi Aymânî’den Farsça dersleri, Dâye-zâde Cûdî’den de belâgat dersleri aldı. Cûdî'nin yazdığı mahlasname ile Neş’et mahlasını aldı. Kısa bir süre sonra İstanbul’da Molla Gürânî semtindeki evinde Mesnevî okutmaya ve Farsça öğretmeye başladı. Sadrazam Koca Râgıb Paşa’yı ziyarete gelen Nakşibendî şeyhlerinden Bursalı Muhammed Emîn Efendi ile tanıştı. Bu tanışma, sürekli bir dostluğa dönüştü ve hayatında ikinci bir dönemi başlattı. Şeyh Muhammed Emîn Efendi’nin Bursa’ya dönmesinden sonra da onunla mektuplaşmayı sürdürdü. Bu arada konağına gelerek ilim öğrenmek isteyen hevesli herkese dersler vermeye devam etti. 1755 yılı civarında ve 20 yaşlarında iken evlendi. Sadrazam Râgıb Paşa’nın sadarete geldiği 1754 yılından sonra, onun himayesinde itibarlı bir hayat sürdü.
Hoca Neş’et’in 1182/1768-69 tarihine kadar geçen hayatı hem kendisi hem de çevresi için çok verimli olmuştur. Şair, üzerinde bulunan "zeamet"ten dolayı, gayet rahat bir hayat sürdürdü. 1182/1768-69 tarihinde başlayan Osmanlı-Rus Harbi’ne katılmak zorunda kalınca, konağındaki dersler için yakın arkadaşı Pertev Efendi’yi görevlendirdi. Rusya Seferi’nden dönüşünde derslerine yeniden devam etti. Ölümüne kadarki ömrünün bu kırk yıllık dönemini, ilmî, edebî dersler ve sohbetlerle geçirdi. Ömrünün sonlarında III. Selim devrinde meydana gelen kargaşa ortamından o da olumsuz yönde etkilendi. Surûrî’nin söylediği; “Neş’et Efendi göçdi cinân ola menzili” mısraının tekabül ettiği tarih olan 11 Muharrem 1222/11 Mart 1807 Çarşamba günü vefat etti. Mezarı, Topkapı dışında Sakız Ağacı denilen set üzerinde, dedesi ve babasının mezarlarının bulunduğu kısımda, Mesnevî şarihi Sarı Abdullah Efendi’nin kabri civarındadır.
Neş’et; iyilik ve barıştan yana, saf, irfan sahibi, gazi, nüktedan, hayırsever, cömert, Mesnevîhân, dinî, edebî ve sair fenlerde âlim, bilgisini talebeleri ve dostlarıyla paylaşan bir hoca, bir üstattır. Yaşadığı devirde herkes tarafından sevilip sayılan şairin, etrafında gelişen olaylardan bazıları, zamanla “letâ’if”e dönüşerek anlatılmıştır. Şairin mizacının arka planını gösteren ve ilgi çekici şahsiyetinin ipuçlarını aksettiren bu latifelerden birkaçı şöyledir:
Neş’et’in evi, ihtiyaç sahiplerine yardımı sevmesi sebebiyle misafirlerin sığınağı olarak kabul edilir; “Efendim, şunun bunun işi için yüz suyu dökmek revâ mıdır?” itirâzında bulunanlara da, “yüz suyu ile değirmen çevrilmez ya! İşler böyle görülür.” cevâbını verirmiş.
Bir gün meclisinde Hallâc-ı Mansûr’un “Ene’l-Hak” dediği menkıbeden söz açılınca, bazı sofular “Hiç Ene’l-Hak denir mi?” dediklerinde, Neş’et “Ya ne desin, Ene’l-bâtıl mı desin?" diye civap vermiş.
Hoca Neş’et’in, Mevlevi muhitiyle olan ilişkisi 11 yaşından itibaren başlamıştır. Daha sonra da Mesnevî’nin inceliklerine vâkıf olmak amacıyla çok iyi derecede Farsça öğrenip "Mesnevîhân" ünvanını alarak konağındaki derslerinde Mesnevî’yi şerh etmiştir. Mevlevî terimlerine vukufiyeti ve Farsçaya hâkimiyeti Mevlevilerle ilişkilerinin boyutunu göstermektedir. Mevlevi-divan edebiyatının en büyük şairlerinden, Galata Mevlevihanesi şeyhi Gâlib’in yetişmesinde en mühim pay Hoca Neş’et'e aittir. Ona Es’ad mahlasını veren, edebî kültürünün ve Farsçaya hâkimiyetinin gelişmesini sağlayan Neş'et'tir.
Hoca Neş’et çok çeşitli türlerde birçok eser yazmıştır. Bunlar içinde en önemlisi Dîvân'ıdır.
1. Dîvân: Vak’anüvis Pertev Efendi tarafından 1200/1785 tarihinde tertip edilmiştir. Çeşitli yazma nüshaları olup ayrıca Bulak’ta 1252/1836 yılında talikle basılmıştır. Dîvân; naatler, mahlasnameler, Pûstînnâme-i Fârisî, Feth-i Bâb-ı Sühan, Latîfe-i Sâ’at, musammatlar, kasideler ("Meşk-i Sühan Kasdıyla Söylenüp Bir Ehle Takdim Olunmayan" kaside ile “Bebek Nâm Mahallin Vasfıdır” başlıklı iki adet ve hiçbir şahsa sunulmamış kaside), tarihler, gazeller (116’sı Türkçe, 21’i Farsça olmak üzere toplam 137 gazel), kıtalar ve ebyattan oluşmuştur. Dîvân'ın tenkitli metni yayımlanmıştır (Genç 2005).
2. Terceme-i Şerh-i Dü-Beyt: Câmî’nin iki beytinin şerhinden oluşan, 60 yapraklık mensur bir eserdir. Eserde, Neş'et'in tasavvuf ve tarikatlar ile alakalı fikirlerine, ahlaki hikâye ve fıkralara, kendisi ve başkalarının şiirlerine de yer verilmiş, oldukça ağır, secili ve sanatlı bir dil kullanılmıştır.
3. Şerh-i Yek-Beyt-i Süleyman Neş’et: Şairin, kendi beytinin şerhinden oluşan ve tek nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Hazine, No:854'de kayıtlı, dokuz yapraktan oluşan bir eserdir.
4. Tûfân-ı Ma’rifet: Hindistan’da yetişen ve Farsça yazan şairlerin en meşhurlarından biri olan Buhârî-i Mirzâ Bîdil’in Tûr-ı Ma’rifet adlı, kâinat hakkındaki felsefî fikirlerini kapsayan eserine nazire olarak yazılmıştır.
5. Risâle-i Tercemetü’l-Aşk: Meslekü’l-Envâr ve Menbau’l-Esrâr Tercümesi olarak da bilinen bir eserdir.
6. Muharrerât-ı Hususiyye-i Neş’et: Neş’et’in çeşitli kişilere yazdığı özel mektuplarından meydana gelen bir eseridir.
7. Risâle-i Hüseyniyye: Bu eserden sadece Manfred Götz söz etmiştir. Buna göre eser, Marburg Kütüphanesi 2154’no’da kayıtlıdır.
Hoca Neş’et’in şahsi planda Nakşbendiyye tarikatine de temayülü olduğunu, buna karşılık Mevlevilik ile dolaylı bir ilişkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Kaynaklarda şairin tekke ve tarikatlarla arasına belirli bir mesafe koyduğu, evinde sikke giyerken dışarıda sipahi kıyafetiyle dolaştığı belirtilmiştir.
Hoca Neş’et, devrinde üstatlığı şairliğini geçen, bu maksatla bütün mesaisini genç şairlerin yetişmelerine harcayan önemli bir şahsiyettir. Neş’et’in yetiştirdiği ve yetişmesine katkıda bulunduğu talebeleri, vaktin en ileri gelen kalem erbabını meydana getirmiştir. Şair, ayrıca talebelerinden şairlik kabiliyeti olanlarına birer mahlasname vermiştir. Pertev Efendi’ye göre, yetişmelerinde Hoca Neş’et’in katkısının büyük olduğu ya da dolaylı olarak katkıda bulunduğu şair talebelerinin “aded ve haddi yoktur.” Ancak şairin bizzat ilgilenip mahlasname verdiği ve devrinde şöhret kazanmış olan talebeleri şunlardır: Şeyh Gâlib, Pertev Efendi (Vakanüvis), İzzet Bey (Beylikçi), Hanîf Efendi, Burhân Efendi, Vahyî Efendi, Müştâk Efendi, Mîr Âmir, Hâtif Efendi, Sıddîk Efendi, Cenâb Efendi, Zâhir Efendi, Bedì’ Efendi, Şehîd Efendi, Gayûr Efendi, Nâyâb, Ârif Muhammed Efendi (Reisü’l-Küttâb), Kethüdâ-Zåde Mehmed Ârif, Es’ad Muhammed Efendi, Pertev Mehmed Sa’id Paşa, Âlî Efendi, İhsân, Niyaz.
Neş'et, mahlasnamelerde talebelerine hem edebî hem de ahlaki modeller sunmuştur. Onlardan yüksek hasletlerle donanmalarını, “kalem erbabı” olmalarını, taklitçilikten uzak durmalarını, Nef’î ve Fehim’in başına gelenlerden örnek almalarını, bunun için de “hiciv ve hezel”den uzak durmalarını istemiştir. Şiir hakkındaki görüşleri de Nâbî'yi hatırlatır. Ona göre, “boş ceviz ile beyni olmayan gökyüzü, güzel görünen hilekâr”lardır. “Söz içi dolu ceviz olmalıdır. Göz sadece seyreden olmamalı, hikmet artırıcı olmalıdır. Fikre ser-levha hayâl olmalı”dır. Neş'et, dilde sadeliği savunmuş ve bir gazelinde “merdân-ı vegâ eline mücevherli kılıç almaz” demiştir.
Neş’et’in, fikrî ve edebî kültürünün temellerini Mevlânâ’nın eserleri oluşturmuştur. Şiirlerinde ise Nâbî'in tesiri altında kalmıştır. Dîvân’ında hemen hemen bütün nazım şekillerini kullanmıştır. Kasideyi, sadece na't için kullanmış, babasının Enderun çevresinde yaşamış olmasına mukabil bu çevrenin dışında kalmış, hiç bir padişah ve devlet büyüğüne kaside sunmamıştır. Dîvân’ında yer alan tarihler ise kişileri övmeye değil faaliyeti övmeye yöneliktir. Kaside başlığı taşıyan bir kasidesinde de Bebek semtini tasvir etmiş ve hiç bir kimsenin methiyesinin yapılmadığına dikkat çekmiştir. Onun gerçekleştirdiği en mühim yenilik mahlasname türünde olmuştur. O, kasidenin bölümlerini mahlasnameye tatbik edip, nesib, mahlas verme, nasihat ve dua bölümlerinden oluşan mahlasnameler yazmıştır. Neş'et, yazdığı 16 mahlasname ile divan edebiyatında en fazla mahlasname yazan şair olmuştur. Mahlasnameleri, mesnevi, kaside, kıta-i kebire ve gazel şeklinde yazmıştır. Gazel onun en çok tercih ettiği nazım şeklidir ve gazele duyduğu ilgiyi de açıkça ifade etmiştir.
Hoca Neş’et, güçlü bir şair olmamakla birlikte, 18. asrın sosyal ve siyasi karışıklıklarıyla bunalmış, yorgun Osmanlı toplumunun, süregelen bu buhrânı aşması konusunda kendisini sorumlu sayan, bu amaçla hayatını “kalem erbâbı yetiştirme"ye adayan, devrinin önemli simalarından biridir. O, başta Şeyh Gâlib olmak üzere yetişmelerine doğrudan ve dolaylı etki ve katkılarının olduğu 23 şair ile de bu misyonunda muvaffak olmuştur.
Kaynakça
Ârif Hikmet. Tezkire. Millet Ktp. AE. Tarih No:789.
Bursalı Mehmed Tâhir (1342 ve 1972). Osmanlı Müellifleri. C: II. İstanbul. 461, 462.
E.J.W. Gibb (1905). A History Of Ottoman Poetry. C:IV. Londra. 211-217.
Fâik Reşad (1311). Eslâf. C. II. İstanbul. 84, 89.
Fatîn (1271). Hâtimetü'l-Eş'âr. İstanbul. 406, 407.
Genç, İlhan (1998). Hoca Neş’et, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divânının Tenkidli Metni. İzmir: Kanyılmaz Matbaası.
Hammer-Purgstall, J. von (1836-1838). Geschichte der Osmanichen Dichtkunst . Vol. 4. Peşte.
Hoca Emin Efendi (1294). Kethüdâzâde'nin Terceme-i Hâline Zeyldir. İstanbul.
Horata, Osman (2009). Has Bahçede Hazan Vakti. Ankara: Akçağ Yay. 159-161.
İpekten, Halûk, Mustafa İsen, Recep Toparlı, Naci Okçu ve Turgut Karabey (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara.
Karahan, Abdülkadir (1977). "Neş'et, Hoca". Türk Ansiklopedisi. C.XXV. Ankara. 206.
Kurnaz, Cemal (hzl.) (1986). Muallim Nâci, Osmanlı Şâirleri. Ankara.
Mehmed Süreyya (1308). Sicill-i Osmânî. İstanbul. I: 189, IV: 552.
Menzel, T. (1936). "Neş'et, Hoca". Encyclopedié dé L' İslâm. C.VIII. Paris. 7.
İsen, Mustafa (2012). "Hoca Neşet". İslam Ansiklopedisi. C.18. İstanbul: TDV Yay. 191, 192.
Pertev Efendi. Hoca Neş'et'in Hâl Tercemesi, Divân-ı Neş'et. Topkapı Sarayı Müzesi. Hazine, No:933.
Silahdarzâde. Tezkire. Millet Ktp. AE.Tarih, No:795.
Şefkat. Tezkire. Millet Ktp. AE.No: 770.
Şemseddin SâmÎ (1306-1316). Kâmûsu'l-A'lâm. İstanbul. II: 461-462, VI: 4576.
Tansel, Fevziye Abdullah (1964) "Neş'et, Hoca Süleyman". İslâm Ansiklopedisi. C.IX. İstanbul. 213.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1990). "Neş'et". C.VII. İstanbul. 35.
Ulucan, Mehmet (2007). "Edebiyatımızda Lider Tipi ve Hoca Neş'et Örneği". Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi. 17 (1): 131-144.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. İLHAN GENÇYayın Tarihi: 27.09.2013Güncelleme Tarihi: 14.11.2020Eserlerinden Örnekler
DÎVÂN
Muhammes
I
Bizüm cevr-i felekden şekve vü bî-dâdumuz yokdur
‘Adûdan hiç melâl-i hâtır-ı nâ-şâdumuz yokdur
Şu kâfir baht-ı bedden iştikâ muctâdumuz yokdur
Muhassaal dost ü düşmenden tazallum yâdumuz yokdur
Göñüldendür şikâyet kimseden feryâdumuz yokdur
II
Aceb var mı gam-ı 'aşk ile hîç bir eylemiş ülfet
Be-va’ llâhi getürmez nüh-felek bâr-ı gama tâkat
Tahammül eyleyüp bâr–ı belâya göñlümüz Neş’ et
Giriftâr–ı gam itmişdür bizi hîç itmeyüp şefkat
Göñüldendür şikâyet kimseden feryâdumuz yokdur
Gazel
Gamuñla defter ü dîvânam ey dost
Kitâb–ı ‘aşkuña cunvânam ey dost
Temâşâ-yı cemâle öyle mahvam
Saña âyîneveş hayrânam ey dost
Meded cellâd-ı çeşmüñ kiştesîyem
O hûnî–gamzeñe kurbânam ey dost
Harâb-âbâd-ı caşkuñda yapılduk
Gamuñla gerçi kim vîrânam ey dost
Men ol pervâneyem şem-i cemâle
Ki rûz–i haşre dek sûzânam ey dost
'Acebdür hâlümüz gayrîye pürsiş
Heme–esrârumı gûyânam ey dost
Niçün âzâr idersin ben garîbi
Bir iki gün saña mihmânam ey dost
Nihâduñda ‘aceb yok mı terahhum
Revâ mı rûz ü şeb nâlânam ey dost
Gülistân-ı visâlüñ bülbüliyem
Yine Neş’ et gibi nâlânam ey dost
Gazel
Ben habâb–ı bahr–ı ‘aşkam kâr ü bârum sorma hîç
Mevce–i gird–âb–ı şevkam rûzgârum sorma hîç
Şem’–i bezm–i vuãlatam pervâne sûzân hâlüme
Sûzişüm besdür saña hâk–i mezârum sorma hîç
Eyle insâf ü mürüvvet-nişleyem mecbûrıñam
Lâ’ übâlì âşıkam ben ihtiyârum sorma hîç
Cûybâr–ı menba’um dil–teşne seyyâhî hazar
Zulmet içre âb–ı hayvânam diyârum sorma hîç
Âteşîn–dil 'âşıkâne sûzişi besdür hüner
Şâhsâr–ı şu ‘leyem kim berg ü bârum sorma hîç
Eyledi iksîr–i ‘aşkuñ kalbi sâfî rûyı zerd
Sikkedâr–ı şâh–ı ‘aşkam gel cayârum sorma hîç
Neş’ etâ yek–tâ –dür–i deryâ–yı feyzem ben velî
Çâr–sû–yı ‘âlem içre ictibârum sorma hîç
(Genç, İlhan (1998). Hoca Neş’et, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divânının Tenkidli Metni. İzmir: Kanyılmaz Matbaası. 280, 330, 331).
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 27.09.2013Güncelleme Tarihi: 14.11.2020Eserlerinden Örnekler
DÎVÂN
Muhammes
I
Bizüm cevr-i felekden şekve vü bî-dâdumuz yokdur
‘Adûdan hiç melâl-i hâtır-ı nâ-şâdumuz yokdur
Şu kâfir baht-ı bedden iştikâ muctâdumuz yokdur
Muhassaal dost ü düşmenden tazallum yâdumuz yokdur
Göñüldendür şikâyet kimseden feryâdumuz yokdur
II
Aceb var mı gam-ı 'aşk ile hîç bir eylemiş ülfet
Be-va’ llâhi getürmez nüh-felek bâr-ı gama tâkat
Tahammül eyleyüp bâr–ı belâya göñlümüz Neş’ et
Giriftâr–ı gam itmişdür bizi hîç itmeyüp şefkat
Göñüldendür şikâyet kimseden feryâdumuz yokdur
Gazel
Gamuñla defter ü dîvânam ey dost
Kitâb–ı ‘aşkuña cunvânam ey dost
Temâşâ-yı cemâle öyle mahvam
Saña âyîneveş hayrânam ey dost
Meded cellâd-ı çeşmüñ kiştesîyem
O hûnî–gamzeñe kurbânam ey dost
Harâb-âbâd-ı caşkuñda yapılduk
Gamuñla gerçi kim vîrânam ey dost
Men ol pervâneyem şem-i cemâle
Ki rûz–i haşre dek sûzânam ey dost
'Acebdür hâlümüz gayrîye pürsiş
Heme–esrârumı gûyânam ey dost
Niçün âzâr idersin ben garîbi
Bir iki gün saña mihmânam ey dost
Nihâduñda ‘aceb yok mı terahhum
Revâ mı rûz ü şeb nâlânam ey dost
Gülistân-ı visâlüñ bülbüliyem
Yine Neş’ et gibi nâlânam ey dost
Gazel
Ben habâb–ı bahr–ı ‘aşkam kâr ü bârum sorma hîç
Mevce–i gird–âb–ı şevkam rûzgârum sorma hîç
Şem’–i bezm–i vuãlatam pervâne sûzân hâlüme
Sûzişüm besdür saña hâk–i mezârum sorma hîç
Eyle insâf ü mürüvvet-nişleyem mecbûrıñam
Lâ’ übâlì âşıkam ben ihtiyârum sorma hîç
Cûybâr–ı menba’um dil–teşne seyyâhî hazar
Zulmet içre âb–ı hayvânam diyârum sorma hîç
Âteşîn–dil 'âşıkâne sûzişi besdür hüner
Şâhsâr–ı şu ‘leyem kim berg ü bârum sorma hîç
Eyledi iksîr–i ‘aşkuñ kalbi sâfî rûyı zerd
Sikkedâr–ı şâh–ı ‘aşkam gel cayârum sorma hîç
Neş’ etâ yek–tâ –dür–i deryâ–yı feyzem ben velî
Çâr–sû–yı ‘âlem içre ictibârum sorma hîç
(Genç, İlhan (1998). Hoca Neş’et, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divânının Tenkidli Metni. İzmir: Kanyılmaz Matbaası. 280, 330, 331).
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 14.11.2020Eserlerinden Örnekler
DÎVÂN
Muhammes
I
Bizüm cevr-i felekden şekve vü bî-dâdumuz yokdur
‘Adûdan hiç melâl-i hâtır-ı nâ-şâdumuz yokdur
Şu kâfir baht-ı bedden iştikâ muctâdumuz yokdur
Muhassaal dost ü düşmenden tazallum yâdumuz yokdur
Göñüldendür şikâyet kimseden feryâdumuz yokdur
II
Aceb var mı gam-ı 'aşk ile hîç bir eylemiş ülfet
Be-va’ llâhi getürmez nüh-felek bâr-ı gama tâkat
Tahammül eyleyüp bâr–ı belâya göñlümüz Neş’ et
Giriftâr–ı gam itmişdür bizi hîç itmeyüp şefkat
Göñüldendür şikâyet kimseden feryâdumuz yokdur
Gazel
Gamuñla defter ü dîvânam ey dost
Kitâb–ı ‘aşkuña cunvânam ey dost
Temâşâ-yı cemâle öyle mahvam
Saña âyîneveş hayrânam ey dost
Meded cellâd-ı çeşmüñ kiştesîyem
O hûnî–gamzeñe kurbânam ey dost
Harâb-âbâd-ı caşkuñda yapılduk
Gamuñla gerçi kim vîrânam ey dost
Men ol pervâneyem şem-i cemâle
Ki rûz–i haşre dek sûzânam ey dost
'Acebdür hâlümüz gayrîye pürsiş
Heme–esrârumı gûyânam ey dost
Niçün âzâr idersin ben garîbi
Bir iki gün saña mihmânam ey dost
Nihâduñda ‘aceb yok mı terahhum
Revâ mı rûz ü şeb nâlânam ey dost
Gülistân-ı visâlüñ bülbüliyem
Yine Neş’ et gibi nâlânam ey dost
Gazel
Ben habâb–ı bahr–ı ‘aşkam kâr ü bârum sorma hîç
Mevce–i gird–âb–ı şevkam rûzgârum sorma hîç
Şem’–i bezm–i vuãlatam pervâne sûzân hâlüme
Sûzişüm besdür saña hâk–i mezârum sorma hîç
Eyle insâf ü mürüvvet-nişleyem mecbûrıñam
Lâ’ übâlì âşıkam ben ihtiyârum sorma hîç
Cûybâr–ı menba’um dil–teşne seyyâhî hazar
Zulmet içre âb–ı hayvânam diyârum sorma hîç
Âteşîn–dil 'âşıkâne sûzişi besdür hüner
Şâhsâr–ı şu ‘leyem kim berg ü bârum sorma hîç
Eyledi iksîr–i ‘aşkuñ kalbi sâfî rûyı zerd
Sikkedâr–ı şâh–ı ‘aşkam gel cayârum sorma hîç
Neş’ etâ yek–tâ –dür–i deryâ–yı feyzem ben velî
Çâr–sû–yı ‘âlem içre ictibârum sorma hîç
(Genç, İlhan (1998). Hoca Neş’et, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divânının Tenkidli Metni. İzmir: Kanyılmaz Matbaası. 280, 330, 331).
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
DÎVÂN
Muhammes
I
Bizüm cevr-i felekden şekve vü bî-dâdumuz yokdur
‘Adûdan hiç melâl-i hâtır-ı nâ-şâdumuz yokdur
Şu kâfir baht-ı bedden iştikâ muctâdumuz yokdur
Muhassaal dost ü düşmenden tazallum yâdumuz yokdur
Göñüldendür şikâyet kimseden feryâdumuz yokdur
II
Aceb var mı gam-ı 'aşk ile hîç bir eylemiş ülfet
Be-va’ llâhi getürmez nüh-felek bâr-ı gama tâkat
Tahammül eyleyüp bâr–ı belâya göñlümüz Neş’ et
Giriftâr–ı gam itmişdür bizi hîç itmeyüp şefkat
Göñüldendür şikâyet kimseden feryâdumuz yokdur
Gazel
Gamuñla defter ü dîvânam ey dost
Kitâb–ı ‘aşkuña cunvânam ey dost
Temâşâ-yı cemâle öyle mahvam
Saña âyîneveş hayrânam ey dost
Meded cellâd-ı çeşmüñ kiştesîyem
O hûnî–gamzeñe kurbânam ey dost
Harâb-âbâd-ı caşkuñda yapılduk
Gamuñla gerçi kim vîrânam ey dost
Men ol pervâneyem şem-i cemâle
Ki rûz–i haşre dek sûzânam ey dost
'Acebdür hâlümüz gayrîye pürsiş
Heme–esrârumı gûyânam ey dost
Niçün âzâr idersin ben garîbi
Bir iki gün saña mihmânam ey dost
Nihâduñda ‘aceb yok mı terahhum
Revâ mı rûz ü şeb nâlânam ey dost
Gülistân-ı visâlüñ bülbüliyem
Yine Neş’ et gibi nâlânam ey dost
Gazel
Ben habâb–ı bahr–ı ‘aşkam kâr ü bârum sorma hîç
Mevce–i gird–âb–ı şevkam rûzgârum sorma hîç
Şem’–i bezm–i vuãlatam pervâne sûzân hâlüme
Sûzişüm besdür saña hâk–i mezârum sorma hîç
Eyle insâf ü mürüvvet-nişleyem mecbûrıñam
Lâ’ übâlì âşıkam ben ihtiyârum sorma hîç
Cûybâr–ı menba’um dil–teşne seyyâhî hazar
Zulmet içre âb–ı hayvânam diyârum sorma hîç
Âteşîn–dil 'âşıkâne sûzişi besdür hüner
Şâhsâr–ı şu ‘leyem kim berg ü bârum sorma hîç
Eyledi iksîr–i ‘aşkuñ kalbi sâfî rûyı zerd
Sikkedâr–ı şâh–ı ‘aşkam gel cayârum sorma hîç
Neş’ etâ yek–tâ –dür–i deryâ–yı feyzem ben velî
Çâr–sû–yı ‘âlem içre ictibârum sorma hîç
(Genç, İlhan (1998). Hoca Neş’et, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divânının Tenkidli Metni. İzmir: Kanyılmaz Matbaası. 280, 330, 331).
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | SÂLİKÎ | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Abdülhay | d. ? - ö. 1705 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | BAYEZİD-İ RUMİ, Derviş Mehmed | d. ? - ö. 1516\'dan sonra | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | RÂMİZ, Aziz-zâde Hüseyin Râmiz Efendi | d. 1735-36 - ö. 1787-88 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | İSMET, İbrâhîm İsmet Efendi | d. 1750 - ö. 1807 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | PERTEV, Muvakkıt-zâde Muhammed | d. 1746 - ö. 1807-8 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | İBRÂHÎM GİRİFTÂR | d. 1770-71 - ö. 1807-08\'den sonra | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | SENÂÎ, Tekfurdağlı | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
9 | SUN'Î-İ SELÂNİKÎ | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
10 | PEYKÎ | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | FÂZIL, Hâfız Hacı Tâhir Efendi | d. 1762-63 - ö. 1795-96 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | RÂŞİD, Râşid Mehmed Beğ | d. ? - ö. 3 Mayıs 1804 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | RÂTİB, Ahmed Paşa | d. 1711?-22? - ö. 1762 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | FERRÛHÎ, Ferrûh Çelebi | d. ? - ö. 1537 | Madde Adı | Görüntüle |
15 | MEHMED CEMÎL, İstanbullu | d. 1860 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
16 | RESMÎ, Muharrem/Muhterem Resmî Efendi | d. ? - ö. 1674-75 | Madde Adı | Görüntüle |