Madde Detay
NÛRÎ, Abdülahad
(d. 1003/1595 - ö. 1061/1651)
divan ve tekke şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Abdülahad Nurî 1003/1595 yılında Sivas’ta doğmuştur. Adı Abdülahad, lakabı Evhadüddin, şiirde kullandığı mahlası Nurî’dir (Türer 2011: 498-499).Köklü bir şeyh ve ulema ailesine mensup olan Abdülahad Nurî‘nin babası kadılar zümresinden Muslihuddin Mustafa Safayî’dir. Babadan dedesi, meşhur Halvetî şeyhi Şemseddin Sivasî’nin (926/1520-1006/1597) küçük kardeşi Sivas müftüsü İsmail Efendi’dir. Anne tarafından dedesi yine Şemseddin Sivasî’nin büyük ağabeyi ulemadan Muharrem Efendi’dir. Dayısı ise Sivas’taki Halvetî dergahının şeyhi Abdülmecid Sivasî’dir (971/1563 – 1049/1640).Sultan III. Mehmed (1003/1595-1012/1603), Sivas’ta Şemsettin Sivasî’nin kurmuş olduğu dergahta postnişin iken şöhreti Dersaâdet’e kadar ulaşan Abdülmecid Sivasî’yi bir fermanla İstanbul’a çağırır. Abdülmecid Sivasî yakın akrabalarını ve bu arada babası vefat etmiş olan yedi sekiz yaşlarındaki Abdülahad Nurî’yi de alarak İstanbul’a gider. Abdülahad Nurî,Sivas’ta başladığı tahsiline İstanbul’da devam edip devrin büyük alimlerinden aklî ve naklî ilimleri hakkıyla okur. Bir taraftan zahirî ilimleri tahsil ederken diğer taraftan batınî ilimleri Halvetî şeyhi dayısı Abdülmecid Sivasî’den öğrenir. Abdülmecid Sivasî’nin gözetiminde erbaîn çilesine girer. Ara vermeden yaklaşık olarak dört buçuk yıl süren kırk erbaîn çıkarır. Çile sonrası Abdülmecid Sivasî onu halife olarak Midilli adasına gönderir. Uzakta da olsa Abdülahad Nurî’nin Midilli’de yaptığı ilim, irfan vaaz ve nasihat hizmetlerinin yankıları İstanbul’a kadar yayılmıştır. Çok geçmeden şeyhülislâmlık makamınca 1033/1624 yılında Fatih İlçesi’nin Çarşamba semtindeki Mehmed Ağa Tekkesi şeyhliğine tayin edilir. Abdülahad Nurî, büyük amcası Şemseddin Sivasî’nin Sivas’ta kurmuş olduğu Halvetî tarikatının Şemsiyye kolunu dayısı Abdülmecid Sivasî ile birlikte İstanbul ve çevresinde de yaymıştır. Şemsiyye şubesine bağlı tekkeler daha sonraları Abdülahad Nurî’ye nisbetle Sivasiyye adı ile adı ile anılmıştır. Şeyhlik görevine ilaveten sırasıyla 1035/1626 yılında bugün Fatih Camii adıyla anılan Sultan Mehmed Camii, 1051/1641’de Sultan Bayezid Camii, 1057/1647’de Ayasofya Camii cuma vaizliği görevi kendisine verilir (Türer 2011: 509-512). Abdülahad Nurî, 1061/1651 yılında İstanbul’da vefat eder. Eyüb Nişancası’ndaki Sivasi Tekkesi kabristanındaki Abdülmecid Sivasî’nin türbesi yanına defnedilir. Kabri üzerine müritlerinden Yusuf Ağa-zâde Mustafa Ağa bir türbe yaptırmıştır. Abdülahad Nurî’nin vefatına devrin şairleri tarafından altmış kadar tarih manzumesi yazılmıştır. Müstakim-zâde SüleymanSadeddin (? – 1202/1788), ebced hesabıyla ölüm tarihine tekabül eden “Eş-Şeyh Abdülahad=1061” terkibini bulmuştur.
Kaynakların verdiği bilgilere göre Abdülahad Nurî dinî, tasavvufî sahada otuzdan fazla eser vermiştir (Bursalı 1333: I/121-122; Hoca-zâde 1325: 89; Hüseyin Vassaf: 372; Bağdatlı 1951: I/493; Brockelmann1938: II/622; Sadık Vicdanî (1338-1341: 116). Yukarıda künyesi verilen kaynaklarda bazı küçük farklarla ismi geçen eserler şunlardır: 1.Terceme-i Te’dîbü’l-Mütemerridîn.2.Risâletün fî-Deverâni’s-Sûfiyye.3.Er-Risâletü’s-Semâ’iyyetü’l-Mülzimetü li’l-Münkirîn.4.Mir’âtü’l-Vücûd ve Mirkâtü’ş-Şühûd.5.Riyâzü’l-Ezkâr ve Hıyâzü’l-Esrâr.6. Hikmetü’t-Te’âruz fî-Sûreti’t-Tenâkuz. 7. Risâletün fî-Tayyi’l-Mekân. 8. Kasmü’l-Mübtedi’în bi-Sinâni’s-Sünne. 9. Te’dîbü’l-Mütemerridîn. 10. El-‘Adlü ve’l-İksât beyne’t-Tefrîti ve’l-İfrât. 11. İsbâtü’l-‘Âlim ve’ş-Şu’ûr li-men-Kâne min-Ehli’l-Kubûr. 12. Risâletün Müte’allikatün bi-Kavlihî Te’âlâ “ve en-Leyse li’l-İnsâni illâ mâ-Se’â”. 13. İnkâzü’t-Tâlibîn an-Mehâvi’l-Gâfilîn. 14. Erba’îniyyât fi’l-Ehâdîsi ve’l-Ebyât ve’l-Hikâyât. 15.Risâletün fî-Hayâti’l-Hızri ve İlyâs. 16. Risâletün fî-Nef’i Mesâ’i’l-Ahyâ’i li’l-Emvât. 17.Risâletün fî-Cevâzi Edâ’i’n-Nevâfili bi’l-Cemâ’a. 18.Risâletün fî-Şürûti İsticâbeti’d-Du’â’. 19.Risâletün fî-Mahabbeti’l-‘Abdili-Rabbih. 20.Risâletün fî-Hakîkati Leyleti’l-Kadr. 21.Risâletün fî-Şürûti Talebi’l-‘İlmi’n-Nâfi’. 22. Risâletün mâ-‘Arafnâk. 23.Risâletün fî-Şerhi Kelâmi Emîri’l-Mü’minîn ‘Ali bin Ebî Tâlib fi’l-Cevâbi ‘an-Su’âli Kümeyl fi’l-Hakîka. 24.Risâletün fî-Beyâni Merâtibi Ma’rifeti’r-Rahmân. 25. Risâletü’l-‘Itriyye fi’l-Hakîkati’l-Kaderiyye. 26. Huccetü’l-Vidâd ve Hıccetü’l-Fu’âd. 27. Dürer-i Nûrî. 28. Risâletü’t-Tâc. 29. İsbâtü’l-Vâcib fî-Mâhiyyeti’l-Vücûd. 30. Divân-ı İlâhiyyât. 31. Ebeveyi’n-Nebî. 32. Vâridât. 33. Sülûk. 34. Risâletün fi’r-Reddi ‘alâ-men-Enkera ‘İntifâ’a Ba’zi’l-Mü’minîn bi-Sa’yi Ba’zi İhvânihim. 35. Risâletün fi’l-Kelâmi ‘alâ-Ba’zi Âyâtin mine’l-Kur’âni’l-Kerîm. 36. Risâletün Müte’allikatün bi-Kavlihî Te’âlâ “Kul in-Küntüm Tuhibbûne’llâhe Fe’t-tebi’ûnî Yuhibbükümüllâh (Akkaya 2003: 73-79).
Bu otuz altı eserden kütüphanelerde yazma nüshaları tespit edilebilenler aşağıdadır:
Manzum eserleri şunlardır:
1. Divan: Kaynaklarda Dîvân-ı İlâhiyât (Hoca-zâde 1325: 89; Hüseyin Vassaf: 372), Risâle-i İlâhiyât (Hüseyin Vassaf: 372) adları ile de anılan bu divanın kütüphanelerde pek çok yazma nüshası vardır. Dîvântenkitli metin olarak yayımlanmıştır Şekil açısından daha ziyade divan şiiri, tür açısından Tekke şiiri özellikleri arz etmektedir.Yayımlanan tenkitli metne göre Divan’damensur kısa bir mukaddemeyi müteakiben sırasıyla Kasideler, Musammatlar, İlâhîler, Kıt’alar, Müfredler bölümleri yer almaktadır. 4 kaside, 8 musammat, 131 ilâhî, 9 kıt’a, 4 müfred olmak üzere toplam 2761 mısralık 156 manzume bulunmaktadır. Bu 156 manzumenin 145’i aruzla, 9’u hece vezni ile kaleme alınmıştır. Divan şiiri nazım şekillerinden kaside, gazel, tercî-bend, murabba, muhammes, müseddes, tahmis, tesdis, kıt’a, nazm, müfred ile Halk şiiri nazım şekillerinden koşma kullanılmıştır (Akkaya 2003).
Mensur eserlerinin üçü Türkçe, diğerleri Arapçadır.
Türkçe eserleri şunlardır:
1. Risâletün fî-Deverâni’s-Sûfiyye: Sema ve deveranın helal olduğunu ele alan ve delilleri ile ortaya koyan bir eserdir. Dili anlaşılabilir mahiyette olup orta nesir denilebilecek özellikler arz eder. (Süleymaniye Ktp, Hacı Mahmud Efendi Bl., nr. 3044/2). İstanbul’da tarihsiz olarak basılmıştır.
2. Terceme-i Te’dîbü’l-Mütemerridîn: Hz. Muhammed’in anne ve babasının müşrik olduklarına dair ileri sürülen görüşleri çürütmek, onların faziletlerini ortaya koymak üzere kaleme alınmış bir eserdir. Abdülahad Nurî daha önce aynı konuda Arapça yazmış olduğu Te’dîbü’l-Mütemerridîn isimli eserini kısaltarak Türkçeye tercüme etmiştir (Süleymaniye Ktp, Pertevniyal Bl., nr. 96/11).
3. Er-Risâletü’s-Semâ’iyyetü’l-Mülzimetü li’l-Münkirîn: Sinan-ı Erdebilî’nin, sufilerin zikir esnasında yaptıkları sema ve deveranın cevazına dair yazdığı Arapça eserinin Türkçe tercümesidir (Beyazıt Devlet Ktp, Veliyyüddin Efendi Bl., nr. 3602/5).
Arapça eserleri şunlardır:
1. Mir’âtü’l-Vücûd ve Mirkâtü’ş-Şühûd: Meşhur mutasavvıf Muhyiddin-i Arabî tarafından sistemleştirilen vahdet-i vücûd konusunu işler. Bir mukaddime ile yedi babdan meydana gelen yirmi altı varaklık bir eserdir (Süleymaniye Ktp, Hacı Mahmud Efendi Bl., nr. 2341).
2. Riyâzü’l-Ezkâr ve Hıyâzü’l-Esrâr: Bir mukaddime, sekiz ravza ve bir hatimeden oluşan zikirle ilgili konuların işlendiği otuz beş varaklık bir eserdir (Süleymaniye Ktp, Hacı Mahmud Efendi Bl., nr. 2438/2).
3. Hikmetü’t-Te’âruz fî-Sûreti’t-Tenâkuz: Kur’an-ı Kerîm’in ayetleri arasında var gibi görünen tenakuzları telif eden ve tefsir ilminde “Müşkilü’l-Kurân” diye isimlendirilen mevzuda kaleme alınmış elli sekiz varaklık bir eserdir (Köprülü Ktp, nr. 1590).
4. Risâletün fî-Tayyi’l-Mekân: Allahü Te’ala’nın velî kullarının aynı anda bir kaç mekanda bulunmaları anlamına gelen “Tayy-ı mekân” konusunu işleyen bir risaledir (Süleymaniye Ktp, Esad Efendi Bl., nr. 1446/19).
5. Kasmü’l-Mübtedi’în bi-Sinâni’s-Sünne: Kısa bir mukaddime, iki bab ve bir hatimeden oluşur. Evliya, abdal, kutub, gavs, keramet vb. gibi bazı tasavvufî konuları tenkit maksadıyla ileri sürülen görüşlerin yanlış olduğunu ortaya koyan bir eserdir (Beyazıt Devlet Ktp, Veliyyüddin Efendi Bl., nr. 1827/2).
6. Te’dîbü’l-Mütemerridîn:: Bir mukaddime, üç bab ve bir hatimeden meydana gelen on altı varaklık bir eserdir. Hz. Muhammed’in anne ve babasının kafir olduklarına dair ileri sürülen görüşleri çürütmek üzere kaleme alınmıştır (Beyazıt Devlet Ktp, Veliyyüddin Efendi Bl., nr. 1827/6).
7. El-‘Adlü ve’l-İksât beyne’t-Tefrîti ve’l-İfrât: Kadı-zâdeliler ile Sivasîler arasındaki tartışmalı konulardan cemaatle nafile namazların kılınıp kılınamayacağı ve bidatler konusunu işler (Beyazıt Devlet Ktp, Veliyyüddin Efendi Bl., nr. 1827/4).
8. İsbâtü’l-‘Âlim ve’ş-Şu’ûr li-men-Kâne min-Ehli’l-Kubûr: Peygamberler, evliyalar, din âlimleri vb. büyük şahsiyetlerin kabirlerini ziyaret etmenin haram olduğunu ileri süren kişilerin görüşlerini ele alıp yanlış olduğunu ortaya koyan on üç yapraklık bir eserdir (Beyazıt Devlet Ktp, Veliyyüddin Efendi Bl., nr. 1827/7).
9. Risâletün Müte’allikatün bi-Kavlihî Te’âlâ: “ve en-Leyse li’l-İnsâni illâ mâ-Se’â”:“İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” mealindeki ayetin geniş bir tefsirinin yapıldığı altı varaklık bir eserdir (Beyazıt Devlet Ktp, Veliyyüddin Efendi Bl., nr. 1827/8).
10. İnkâzü’t-Tâlibîn an-Mehâvi’l-Gâfilîn: Çıkar elde etmek için ilimi kullanmanın yanlış olduğunu anlatan dokuz varaklık bir eserdir (Beyazıt Devlet Ktp, Veliyyüddin Efendi Bl., nr. 1827/9).
Abdülahad Nurî, Aziz Mahmud Hüdâyî (? - 1038/1628)ve Olanlar Şeyhi İbrahim Efendi (? - 1065/1655)ile birlikte XVII. asrın ilk yarısında yetişen Tekke edebiyatı şairlerinin en önemlilerinden birisidir. Dayısı Abdülmecid Sivasî ile birlikte Halvetiyye tarikatı içerisinde Sivasiyye şubesinin kurucularındandır. Tasavvufî hâli bizzat yaşayan ve yaşatan bir mutasavvıf olması sebebiyle dinî, ahlakî ve tasavvufî pek çok konuyu manzumelerinde işlemiştir. O tecellî, vahdet-i vücûd, hüsn-i mutlak, cemâl ve celâl vb. tasavvufun en ince meselelerini şiiriyeti elden bırakmadan mısralara yerleştirmede başarılı bir sanatkardır. Dili akıcı ve pürüzsüzdür. Divanı bir bütün olarak göz önünde bulundurulduğunda az da olsa ifade kusurlarına rastlanır. Devrine göre değerlendirildiğinde Arapça ve Farsça tamlamalar dikkati çekmeyecek kadar azdır. Abdülahad Nurî’nin şiirleri sade Türkçe ile kaleme alınmış olup insanı hemen sarıveren samimi bir ifadeye sahiptir. Halkı irşat etmek için kaleme alığı manzumelerinde bile yer yer tasavvufî bir lirizm vardır. Şairane buluşları, kuvvetli hayalleri olan bir şairdir. Onun şiirlerinde iç içe geçmiş mazmunlar, girift ibareler fazla görülmez. Tasavvufî neşve ile lirizmi birleştiren sade bir şiir diline sahiptir. Abdülahad Nurî şiirlerinde ilâhî aşkı, tasavvufun inceliklerini, gönlün derunî tahassüslerini şiir dili ile anlatmanın yanı sıra, aşırıkları ile toplumda derin sarsıntılara sebep olan Kadı-zâdelileri, sosyal hayatta gözlemlediği aksaklık ve bozuklukları şiirin imkânları ölçüsünde tenkit etmekten de çekinmemiştir.
Abdülahad Nurî, şiirlerinin önemli bir kısmını bestelenmeye müsait nazım şekilleri ile yazmıştır. Bu sebeple bunların çoğu bestelenmiştir. Divan’ındaki 8 musammattan 2’sinin, 131 ilâhîden 95 tanesinin üzerinde bestelendikleri makam kaydedilmiştir. Onun şiirleri Hatib Zâkirî Hasan (XVII. asır), Derviş Recep (XVII. asır), Nikâbî Ömer (XVII. asır), Derviş Ali Şirüganî (? - 1126/1714) gibi meşhur bestekarlar başta olmak üzere günümüze kadar pek çok bestekar tarafından bestelenmiştir (Akkaya 2003: 157-162).
Kaynakça
Abdülahad Nurî. Mir’âtü’l-Vücûd ve Mirkâtü’ş-Şühûd. Süleymaniye Ktp. Mihrişah Bl. nr. 159.
Abdülahad Nurî. El-‘Adlü ve’l-İksât beyne’t-Tefrîti ve’l-İfrât. Beyazıt Devlet Ktp. Veliyyüddin Efendi Bl. nr. 1827/4.
Abdülahad Nurî. Er-Risâletü’s-Semâ’iyyetü’l-Mülzimetü li’l-Münkirîn. Beyazıt Devlet Ktp. Veliyyüddin Efendi Bl. nr. 3602/5.
Abdülahad Nurî. Hikmetü’t-Te’âruz fî-Sûreti’t-Tenâkuz. Köprülü Ktp. nr. 1590.
Abdülahad Nurî. İnkâzü’t-Tâlibîn an-Mehâvi’l-Gâfilîn. Beyazıt Devlet Ktp. Veliyyüddin Efendi Bl., nr. 1827/9.
Abdülahad Nurî. İsbâtü’l-‘Âlim ve’ş-Şu’ûr li-men-Kâne min-Ehli’l-Kubûr. Beyazıt Devlet Ktp. Veliyyüddin Efendi Bl. nr. 1827/7.
Abdülahad Nurî. Kasmü’l-Mübtedi’în bi-Sinâni’s-Sünne. Beyazıt Devlet Ktp. Veliyyüddin Efendi Bl. nr. 1827/2.
Abdülahad Nurî. Mir’âtü’l-Vücûd ve Mirkâtü’ş-Şühûd. Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi Bl. nr. 2341.
Abdülahad Nurî.Risâletün fî-Deverâni’s-Sûfiyye. Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi Bl. nr. 3044/2.
Abdülahad Nurî. Risâletün fî-Tayyi’l-Mekân. Süleymaniye Ktp. Esad Efendi Bl. nr. 1446/19.
Abdülahad Nurî. Riyâzü’l-Ezkâr ve Hıyâzü’l-Esrâr. Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi Bl. nr. 2438/2.
Abdülahad Nurî. Risâletün Müte’allikatün bi-Kavlihî Te’âlâ “ve en-Leyse li’l-İnsâni illâ mâ-Se’â”. Beyazıt Devlet Ktp. Veliyyüddin Efendi Bl. nr. 1827/8.
Abdülahad Nurî.Te’dîbü’l-Mütemerridîn. Beyazıt Devlet Ktp. Veliyyüddin Efendi Bl. nr. 1827/6.
Abdülahad Nurî. Terceme-i Te’dîbü’l-Mütemerridîn. Süleymaniye Ktp. Pertevniyal Bl. nr. 96/11.
Akkaya, Hüseyin (hzl.) (2003). Abdülahad Nûri ve Divanı, İnceleme ve Tenkitli Metin. İstanbul: Kitabevi Yay.
Bağdatlı İsmail Paşa (1951). Hediyyetü’l-Ârifîn. (hzl. İbnülemin Mahmud Kemal İnal ve Kilisli Rifat Bilge). C. I. İstanbul: MEB Yay.
Brockelmann, Carl (1938). Geschichte der Arabischen Litteratur, Zweiter Supplement Band, C. II. Leiden.
Bursalı Mehmed Tâhir (1333/1915). Osmanlı Müellfleri. C.I. İstanbul: Matbaa-i Âmire.
Hammer [-Purgstall, Joseph von] (1333/1917). Devlet-i Osmâniyye Târîhi. C. VIII. İstanbul: Matbaa-i Âmire.
Hoca-zâde Hilmi (1325/1907). Ziyâret-i Evliyâ. İstanbul: Cihân Kütüphanesi Mat.
Hüseyin Vassaf. Sefîne-i Evliyâ. C. III. Süleymaniye Ktp. Yazma Bağışlar Bl. Nr. 2307.
Muhammed Nazmî. Hediyyetü’l-İhvân. Millet Ktp. Ali Emîrî Efendi Şer’iyye Bl. nr. 1128.
Sadık Vicdanî (1338-1341/1920-1923). Tomâr-ı Turûk-ı Âliyye, Halvetiyye Silsilenâmesi. İstanbul: Evkâf-ı İslâmiyye Mat.
Türer, Osman (2011). Osmanlılarda Tasavvufî Hayat - Halvetîlik Örneği – Mehmed Nazmî Efendi’nin Hediyyetü’l-İhvân’ı. İstanbul: İnsan Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. HÜSEYİN AKKAYAYayın Tarihi: 05.02.2015Güncelleme Tarihi: 27.11.2020Eserlerinden Örnekler
İlâhî
‘Işka viren varını yâri ile yâr ola
Görmeyüp ağyârını manzarı dîdâr ola
Âteş-i ‘ışk ile ger nefsini yaksa bir er
Komaya dilde keder erlere serdâr ola
Hak yoluna gidenün kâlini hâl idenün
Cümle sıfâtı anun seb’a-i etvâr ola
Kalbi o kim yaykaya varlığı dilden yuya
Yirine yokluk koya var ile ol var ola
Cân-ı cihânı bulan hânesine hân gelen
Sırrını mahfî kılan mahzen-i esrâr ola
‘Işka tutanlar yüzi hikmete ire özi
Gûş-ı cihânda sözi bir dür-i şehvâr ola
Tûr idinen dârını bula hüdâ nârını
Dinleye Gaffâr’ını vâsıl-ı dildâr ola
Dinle beni ey ulı olsa irâdet belî
Kulınun ednâ kulı şâh-ı cihândâr ola
Nefsi basan asfiyâ zulmeti kıldı ziyâ
Nûra iren Nûriyâ matla’-ı envâr ola
İlâhî
Vücûdum dârını ma’mûr iden yâr
Beni zâkir iken mezkûr iden yâr
Celâli perdesin ağyâra çekmiş
Cemâliyle bizi mesrûr iden yâr
Aradan kaldurur bir gün hicâbı
Cemâlin gösterüp pür-nûr iden yâr
“Ene’l-hak” sırrınun izhârı içün
Niçe ‘âşıkları Mansûr iden yâr
Tecellî gösterür Mûsâ-yı rûha
Beden tağın ana ol Tûr iden yâr
Velâyet bahrinün tâliplerine
Kerâmet lü’lü’in mensûr iden yâr
Kimini irgürüp vahdet iline
Kimin kesret ilinde dûr iden yâr
Devâsın lutf ider ey Nûrî bir gün
Seni derdi ile meşhûr iden yâr
İlâhî
Yanmakdan usanmazam pervânemiyem bilmem
Hiç sonını saymazam dîvânemiyem bilmem
Her şâm u seher zârum gûş eylemez ol yârum
Bakmaz bana hünkârum bîgânemiyem bilmem
Dil-hâne harâb oldı yıkıldı türâb oldı
Her cânibi bâb oldı vîrânemiyem bilmem
Kalbümde ocağum var bu sînede dâğum var
Âteşde durağum var hep yana mıyam bilmem
Bulup dem-i eşyâhı gül vire mi dil şâhı
Bu dünyede ben dahı uslana mıyam bilmem
Nûrî dem-i dehşetde bahr-i gam-ı fürkatde
Ka’r-ı yem-i hayretde dürdânemiyem bilmem
Tehlîl
Cümle âyât içinde fâyıkdur
Âyet-i lâ-ilâhe illallâh
Olsa hamdün livâsı layıkdur
Râyet-i lâ-ilâhe illallâh
Her zamân vird-i lâzımun olsun
Kalbe anun halâveti tolsun
Cân u dil ol safâ ile bulsun
Lezzet-i lâ-ilâhe illallâh
Lâ’sı nefy ide cünd-i şeytânı
Oldı illâ’sı hizb-i Rahmânî
Kıldı isbât sırrı-ı vahdânî
Vahdet-i lâ-ilâhe illallâh
Arıda kalbi pâk ide çirkin
Mahv ide dildeki riyâ şirkin
Anlada ‘ârife sivâ terkin
Haslet-i lâ-ilâhe illallâh
...
Kaplasun ‘âlem-i vücûdı dilâ
Komasun anda gayrıyı kat’â
Hükmini anda eylesün icrâ
Hikmet-i lâ-ilâhe illallâh
Nûrî’nün oldı cism ü cânı nûr
Oldı anun ile gönül mesrûr
Kıldı anı kerem ile manzûr
Hazret-i lâ-ilâhe illallâh
İlâhî
‘Işkuna cânum bendedür bende
Dil a sultânum sendedür sende
Bana ey Mâlik itdügün eylik
Bilürem kemlik bendedür bende
‘Âşık-ı zârum dâ’im ağlarum
Bana ol yârum handedür hande
Bildüm ol hâzır kalbüme nâzır
Bilmezem hâtır kandadur kanda
Fenn-i ‘ışkunda mâhir ol sen de
Çün kemâl anda fendedür fende
Sana keşf olsa “semme vechullâh”
Kanda bakarsan andadur anda
İste cânânun gözle sultânun
Tâ ki ol cânun tendedür tende
Nefsüni ey dil rind-i ma’nî kıl
Anda rağbet bil rindedür rinde
Hakk’a bir gâfil olmasa vâsıl
‘İlmi ve’l-hâsıl zandadur zanda
Nûrî ol sâdık ‘ışk ile yanık
Dâ’imâ ‘âşık zindedür zinde
(Akkaya, Hüseyin (hzl.)(2003). Abdülahad Nûri ve Divanı, İnceleme ve Tenkitli Metin. İstanbul: Kitabevi Yay. 231, 256, 300-301,207-210,324-325.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 05.02.2015Güncelleme Tarihi: 27.11.2020Eserlerinden Örnekler
İlâhî
‘Işka viren varını yâri ile yâr ola
Görmeyüp ağyârını manzarı dîdâr ola
Âteş-i ‘ışk ile ger nefsini yaksa bir er
Komaya dilde keder erlere serdâr ola
Hak yoluna gidenün kâlini hâl idenün
Cümle sıfâtı anun seb’a-i etvâr ola
Kalbi o kim yaykaya varlığı dilden yuya
Yirine yokluk koya var ile ol var ola
Cân-ı cihânı bulan hânesine hân gelen
Sırrını mahfî kılan mahzen-i esrâr ola
‘Işka tutanlar yüzi hikmete ire özi
Gûş-ı cihânda sözi bir dür-i şehvâr ola
Tûr idinen dârını bula hüdâ nârını
Dinleye Gaffâr’ını vâsıl-ı dildâr ola
Dinle beni ey ulı olsa irâdet belî
Kulınun ednâ kulı şâh-ı cihândâr ola
Nefsi basan asfiyâ zulmeti kıldı ziyâ
Nûra iren Nûriyâ matla’-ı envâr ola
İlâhî
Vücûdum dârını ma’mûr iden yâr
Beni zâkir iken mezkûr iden yâr
Celâli perdesin ağyâra çekmiş
Cemâliyle bizi mesrûr iden yâr
Aradan kaldurur bir gün hicâbı
Cemâlin gösterüp pür-nûr iden yâr
“Ene’l-hak” sırrınun izhârı içün
Niçe ‘âşıkları Mansûr iden yâr
Tecellî gösterür Mûsâ-yı rûha
Beden tağın ana ol Tûr iden yâr
Velâyet bahrinün tâliplerine
Kerâmet lü’lü’in mensûr iden yâr
Kimini irgürüp vahdet iline
Kimin kesret ilinde dûr iden yâr
Devâsın lutf ider ey Nûrî bir gün
Seni derdi ile meşhûr iden yâr
İlâhî
Yanmakdan usanmazam pervânemiyem bilmem
Hiç sonını saymazam dîvânemiyem bilmem
Her şâm u seher zârum gûş eylemez ol yârum
Bakmaz bana hünkârum bîgânemiyem bilmem
Dil-hâne harâb oldı yıkıldı türâb oldı
Her cânibi bâb oldı vîrânemiyem bilmem
Kalbümde ocağum var bu sînede dâğum var
Âteşde durağum var hep yana mıyam bilmem
Bulup dem-i eşyâhı gül vire mi dil şâhı
Bu dünyede ben dahı uslana mıyam bilmem
Nûrî dem-i dehşetde bahr-i gam-ı fürkatde
Ka’r-ı yem-i hayretde dürdânemiyem bilmem
Tehlîl
Cümle âyât içinde fâyıkdur
Âyet-i lâ-ilâhe illallâh
Olsa hamdün livâsı layıkdur
Râyet-i lâ-ilâhe illallâh
Her zamân vird-i lâzımun olsun
Kalbe anun halâveti tolsun
Cân u dil ol safâ ile bulsun
Lezzet-i lâ-ilâhe illallâh
Lâ’sı nefy ide cünd-i şeytânı
Oldı illâ’sı hizb-i Rahmânî
Kıldı isbât sırrı-ı vahdânî
Vahdet-i lâ-ilâhe illallâh
Arıda kalbi pâk ide çirkin
Mahv ide dildeki riyâ şirkin
Anlada ‘ârife sivâ terkin
Haslet-i lâ-ilâhe illallâh
...
Kaplasun ‘âlem-i vücûdı dilâ
Komasun anda gayrıyı kat’â
Hükmini anda eylesün icrâ
Hikmet-i lâ-ilâhe illallâh
Nûrî’nün oldı cism ü cânı nûr
Oldı anun ile gönül mesrûr
Kıldı anı kerem ile manzûr
Hazret-i lâ-ilâhe illallâh
İlâhî
‘Işkuna cânum bendedür bende
Dil a sultânum sendedür sende
Bana ey Mâlik itdügün eylik
Bilürem kemlik bendedür bende
‘Âşık-ı zârum dâ’im ağlarum
Bana ol yârum handedür hande
Bildüm ol hâzır kalbüme nâzır
Bilmezem hâtır kandadur kanda
Fenn-i ‘ışkunda mâhir ol sen de
Çün kemâl anda fendedür fende
Sana keşf olsa “semme vechullâh”
Kanda bakarsan andadur anda
İste cânânun gözle sultânun
Tâ ki ol cânun tendedür tende
Nefsüni ey dil rind-i ma’nî kıl
Anda rağbet bil rindedür rinde
Hakk’a bir gâfil olmasa vâsıl
‘İlmi ve’l-hâsıl zandadur zanda
Nûrî ol sâdık ‘ışk ile yanık
Dâ’imâ ‘âşık zindedür zinde
(Akkaya, Hüseyin (hzl.)(2003). Abdülahad Nûri ve Divanı, İnceleme ve Tenkitli Metin. İstanbul: Kitabevi Yay. 231, 256, 300-301,207-210,324-325.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 27.11.2020Eserlerinden Örnekler
İlâhî
‘Işka viren varını yâri ile yâr ola
Görmeyüp ağyârını manzarı dîdâr ola
Âteş-i ‘ışk ile ger nefsini yaksa bir er
Komaya dilde keder erlere serdâr ola
Hak yoluna gidenün kâlini hâl idenün
Cümle sıfâtı anun seb’a-i etvâr ola
Kalbi o kim yaykaya varlığı dilden yuya
Yirine yokluk koya var ile ol var ola
Cân-ı cihânı bulan hânesine hân gelen
Sırrını mahfî kılan mahzen-i esrâr ola
‘Işka tutanlar yüzi hikmete ire özi
Gûş-ı cihânda sözi bir dür-i şehvâr ola
Tûr idinen dârını bula hüdâ nârını
Dinleye Gaffâr’ını vâsıl-ı dildâr ola
Dinle beni ey ulı olsa irâdet belî
Kulınun ednâ kulı şâh-ı cihândâr ola
Nefsi basan asfiyâ zulmeti kıldı ziyâ
Nûra iren Nûriyâ matla’-ı envâr ola
İlâhî
Vücûdum dârını ma’mûr iden yâr
Beni zâkir iken mezkûr iden yâr
Celâli perdesin ağyâra çekmiş
Cemâliyle bizi mesrûr iden yâr
Aradan kaldurur bir gün hicâbı
Cemâlin gösterüp pür-nûr iden yâr
“Ene’l-hak” sırrınun izhârı içün
Niçe ‘âşıkları Mansûr iden yâr
Tecellî gösterür Mûsâ-yı rûha
Beden tağın ana ol Tûr iden yâr
Velâyet bahrinün tâliplerine
Kerâmet lü’lü’in mensûr iden yâr
Kimini irgürüp vahdet iline
Kimin kesret ilinde dûr iden yâr
Devâsın lutf ider ey Nûrî bir gün
Seni derdi ile meşhûr iden yâr
İlâhî
Yanmakdan usanmazam pervânemiyem bilmem
Hiç sonını saymazam dîvânemiyem bilmem
Her şâm u seher zârum gûş eylemez ol yârum
Bakmaz bana hünkârum bîgânemiyem bilmem
Dil-hâne harâb oldı yıkıldı türâb oldı
Her cânibi bâb oldı vîrânemiyem bilmem
Kalbümde ocağum var bu sînede dâğum var
Âteşde durağum var hep yana mıyam bilmem
Bulup dem-i eşyâhı gül vire mi dil şâhı
Bu dünyede ben dahı uslana mıyam bilmem
Nûrî dem-i dehşetde bahr-i gam-ı fürkatde
Ka’r-ı yem-i hayretde dürdânemiyem bilmem
Tehlîl
Cümle âyât içinde fâyıkdur
Âyet-i lâ-ilâhe illallâh
Olsa hamdün livâsı layıkdur
Râyet-i lâ-ilâhe illallâh
Her zamân vird-i lâzımun olsun
Kalbe anun halâveti tolsun
Cân u dil ol safâ ile bulsun
Lezzet-i lâ-ilâhe illallâh
Lâ’sı nefy ide cünd-i şeytânı
Oldı illâ’sı hizb-i Rahmânî
Kıldı isbât sırrı-ı vahdânî
Vahdet-i lâ-ilâhe illallâh
Arıda kalbi pâk ide çirkin
Mahv ide dildeki riyâ şirkin
Anlada ‘ârife sivâ terkin
Haslet-i lâ-ilâhe illallâh
...
Kaplasun ‘âlem-i vücûdı dilâ
Komasun anda gayrıyı kat’â
Hükmini anda eylesün icrâ
Hikmet-i lâ-ilâhe illallâh
Nûrî’nün oldı cism ü cânı nûr
Oldı anun ile gönül mesrûr
Kıldı anı kerem ile manzûr
Hazret-i lâ-ilâhe illallâh
İlâhî
‘Işkuna cânum bendedür bende
Dil a sultânum sendedür sende
Bana ey Mâlik itdügün eylik
Bilürem kemlik bendedür bende
‘Âşık-ı zârum dâ’im ağlarum
Bana ol yârum handedür hande
Bildüm ol hâzır kalbüme nâzır
Bilmezem hâtır kandadur kanda
Fenn-i ‘ışkunda mâhir ol sen de
Çün kemâl anda fendedür fende
Sana keşf olsa “semme vechullâh”
Kanda bakarsan andadur anda
İste cânânun gözle sultânun
Tâ ki ol cânun tendedür tende
Nefsüni ey dil rind-i ma’nî kıl
Anda rağbet bil rindedür rinde
Hakk’a bir gâfil olmasa vâsıl
‘İlmi ve’l-hâsıl zandadur zanda
Nûrî ol sâdık ‘ışk ile yanık
Dâ’imâ ‘âşık zindedür zinde
(Akkaya, Hüseyin (hzl.)(2003). Abdülahad Nûri ve Divanı, İnceleme ve Tenkitli Metin. İstanbul: Kitabevi Yay. 231, 256, 300-301,207-210,324-325.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
İlâhî
‘Işka viren varını yâri ile yâr ola
Görmeyüp ağyârını manzarı dîdâr ola
Âteş-i ‘ışk ile ger nefsini yaksa bir er
Komaya dilde keder erlere serdâr ola
Hak yoluna gidenün kâlini hâl idenün
Cümle sıfâtı anun seb’a-i etvâr ola
Kalbi o kim yaykaya varlığı dilden yuya
Yirine yokluk koya var ile ol var ola
Cân-ı cihânı bulan hânesine hân gelen
Sırrını mahfî kılan mahzen-i esrâr ola
‘Işka tutanlar yüzi hikmete ire özi
Gûş-ı cihânda sözi bir dür-i şehvâr ola
Tûr idinen dârını bula hüdâ nârını
Dinleye Gaffâr’ını vâsıl-ı dildâr ola
Dinle beni ey ulı olsa irâdet belî
Kulınun ednâ kulı şâh-ı cihândâr ola
Nefsi basan asfiyâ zulmeti kıldı ziyâ
Nûra iren Nûriyâ matla’-ı envâr ola
İlâhî
Vücûdum dârını ma’mûr iden yâr
Beni zâkir iken mezkûr iden yâr
Celâli perdesin ağyâra çekmiş
Cemâliyle bizi mesrûr iden yâr
Aradan kaldurur bir gün hicâbı
Cemâlin gösterüp pür-nûr iden yâr
“Ene’l-hak” sırrınun izhârı içün
Niçe ‘âşıkları Mansûr iden yâr
Tecellî gösterür Mûsâ-yı rûha
Beden tağın ana ol Tûr iden yâr
Velâyet bahrinün tâliplerine
Kerâmet lü’lü’in mensûr iden yâr
Kimini irgürüp vahdet iline
Kimin kesret ilinde dûr iden yâr
Devâsın lutf ider ey Nûrî bir gün
Seni derdi ile meşhûr iden yâr
İlâhî
Yanmakdan usanmazam pervânemiyem bilmem
Hiç sonını saymazam dîvânemiyem bilmem
Her şâm u seher zârum gûş eylemez ol yârum
Bakmaz bana hünkârum bîgânemiyem bilmem
Dil-hâne harâb oldı yıkıldı türâb oldı
Her cânibi bâb oldı vîrânemiyem bilmem
Kalbümde ocağum var bu sînede dâğum var
Âteşde durağum var hep yana mıyam bilmem
Bulup dem-i eşyâhı gül vire mi dil şâhı
Bu dünyede ben dahı uslana mıyam bilmem
Nûrî dem-i dehşetde bahr-i gam-ı fürkatde
Ka’r-ı yem-i hayretde dürdânemiyem bilmem
Tehlîl
Cümle âyât içinde fâyıkdur
Âyet-i lâ-ilâhe illallâh
Olsa hamdün livâsı layıkdur
Râyet-i lâ-ilâhe illallâh
Her zamân vird-i lâzımun olsun
Kalbe anun halâveti tolsun
Cân u dil ol safâ ile bulsun
Lezzet-i lâ-ilâhe illallâh
Lâ’sı nefy ide cünd-i şeytânı
Oldı illâ’sı hizb-i Rahmânî
Kıldı isbât sırrı-ı vahdânî
Vahdet-i lâ-ilâhe illallâh
Arıda kalbi pâk ide çirkin
Mahv ide dildeki riyâ şirkin
Anlada ‘ârife sivâ terkin
Haslet-i lâ-ilâhe illallâh
...
Kaplasun ‘âlem-i vücûdı dilâ
Komasun anda gayrıyı kat’â
Hükmini anda eylesün icrâ
Hikmet-i lâ-ilâhe illallâh
Nûrî’nün oldı cism ü cânı nûr
Oldı anun ile gönül mesrûr
Kıldı anı kerem ile manzûr
Hazret-i lâ-ilâhe illallâh
İlâhî
‘Işkuna cânum bendedür bende
Dil a sultânum sendedür sende
Bana ey Mâlik itdügün eylik
Bilürem kemlik bendedür bende
‘Âşık-ı zârum dâ’im ağlarum
Bana ol yârum handedür hande
Bildüm ol hâzır kalbüme nâzır
Bilmezem hâtır kandadur kanda
Fenn-i ‘ışkunda mâhir ol sen de
Çün kemâl anda fendedür fende
Sana keşf olsa “semme vechullâh”
Kanda bakarsan andadur anda
İste cânânun gözle sultânun
Tâ ki ol cânun tendedür tende
Nefsüni ey dil rind-i ma’nî kıl
Anda rağbet bil rindedür rinde
Hakk’a bir gâfil olmasa vâsıl
‘İlmi ve’l-hâsıl zandadur zanda
Nûrî ol sâdık ‘ışk ile yanık
Dâ’imâ ‘âşık zindedür zinde
(Akkaya, Hüseyin (hzl.)(2003). Abdülahad Nûri ve Divanı, İnceleme ve Tenkitli Metin. İstanbul: Kitabevi Yay. 231, 256, 300-301,207-210,324-325.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | FEDÂÎ, Mahmud | d. 1810\'lar - ö. 1866 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | ÖZSOY, Ali Özsoy | d. 1907 - ö. 1992 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | ÇAKKIR, Hüseyin | d. 1933 - ö. 1994 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | CEVRÎ, İbrâhîm Çelebi | d. 1595(?) - ö. 1654 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | HEVÂ’Î (ÜSKÜFÎ), Muhammed Bosnevî | d. 1601 - ö. 1651 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | HİSÂLÎ, Hüseyin Hisâlî Efendi | d. ? - ö. 1651-1652 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | NÛŞÎ, Ali Nûşî Efendi | d. ? - ö. 1651-52 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | OSMÂN, Hakîkî-zâde Şeyh Osmân Efendi | d. ? - ö. 1627-8 | Meslek | Görüntüle |
9 | KEMÂL, Şeyh Seyyid Kemâleddin Efendi | d. ? - ö. 1818-19 | Meslek | Görüntüle |
10 | SAMTÎ | d. ? - ö. 1631 | Meslek | Görüntüle |
11 | SÂDIK, Galatalı | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | KÂSIM, Kâsım Dede | d. ? - ö. 1640-41 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | MEŞKÎ | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | ŞEHDÎ, Mehmed Şehdî Çelebi, Şeh-nâmeci Şehdî | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | VEFÂYÎ, Şeyh Ebû Bekir Vefâyî Dede | d. 1471-72 - ö. 1583-84 | Madde Adı | Görüntüle |
16 | FÂ'İK, Hicâzî-zâde | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |