Madde Detay
SABUHİ, Şeyh Ahmed Dede
(d. 992/1584 - ö. 1057/1647)
Divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Ahmed’dir. Şiirlerinde kullandığı Sabûhî mahlası ile tanındı. Sâkinâmesi’nde namının “Sabûhî” olduğunu söyler. Konya Mevlevî Dergâhı’nda 1001 günlük çilesini tamamladığı, Şam ve Yenikapı Mevlevihanelerinde Şeyhlik yaptığı için adı “Şey Sabûhî Ahmed Dede” olarak yayıldı. Doğum yeri ve memleketi kaynaklarda farklı zikredilir. Babasının Tokatlı olmasından dolayı Uraz Tokat’ta doğduğunu; Beliğ Tokatlı olduğunu; Hüseyin Vassaf İstanbullu olduğunu; Ali Enver, Esrar Dede, Mehmed Tahir ve Mehmed Süreyya Tokatlı olup İstanbul’da dünyaya geldiğini; Tuman Tokatlı veya İstanbullu olduğunu; Hacı Tevfik Tokatlı veya Eyüblü olduğunu belirtirler. Bu bilgiler birleştirilerek Sabûhî’nin Tokat’ta doğduğu, babasının mesleği gereği ailesiyle birlikte çocukken İstanbul’a gelmiş olabileceği söylenir (Sarı 1992: 45). Kaynaklarda, doğum târihi hakkında bilgi yoktur. Onunla ilgili verilen bilgilerden ve tarihlerden hareketle yaklaşık olarak 992/1584 civarında doğduğu kabul edilir.
Sabûhî’nin atalarıyla ilgili olarak Esrar Dede, Ali Enver, Sâkıp Mustafa Dede, Mehmed Ziya Tokatlı olup ulemâdandır; Sahih Ahmed Dede, Babası Eba Eyyüb Ensârî Câmi-i Şerîfi hatiblerinden Tokadî Mehmed Efendi’dir şeklinde bilgi verirler. İlk tahsilini ve dinî bilgileri, Eyüp Câmi-i Şerîf hatibi olan babasından, babasının yakın çevresinden, ulemâdan olan dedesinden alır (Sarı 1992: 50). Eyüp civarında Bektâşî Kasım Baba’ya intisap ederek tarikate ilk adımını atar. Sonra Konya’ya giderek Mevlânâ Tekkesi Şeyhi Bostan Çelebi’ye intisab eder. Burada 1001 günlük çile eğitimini tamamlayarak hikmet, ahlak, edep ve irfan sahibi olarak (Sarı 1992: 51) Tarikat-i Mevleviyyede Dede’lik makamına yükselir. Şeriat ve fıkıh konularında geniş bilgi sahibi (Hüseyin Vassaf Yz. No. 2309: 202) olan Sabûhî, Mesneviyi şerh edecek, şiir ve inşa yazacak derecede Arapça ve Farsça bilgisine sahiptir. Konya'dan Şâm Mevlevîhânesine görevlendirilir. Burada Hamza Dede’den feyizlenir.
“İhtiyârât-ı Mesnevî”sini 1027/1618’de burada yazar ve 1035/1626’da buradan hacca gider gelir (Sarı 2008: 357). Eserini tamamladıktan sonra tesirinden kurtulamayıp cezbeye düşen Sabûhî’nin günden güne artan ve çevreye yayılan fazileti İstanbul’a kadar ulaşır ve 1040/1630’da Yenikapı Mevlevîhânesi’ne şeyh tayin edilir (Mehmed Ziya 1329: 95).
Sabûhî’nin Şâm Mevlevîhânesi ve Yenikapı Mevlevîhânesi’nde uzun yıllar şeyhlik yapmış olması, felsefe dolu Mesnevî’yi arzu duyanlara ve âriflere anlatıp öğreterek fikirlerini nurlandırması; Mesnevî’yi altı cild halinde şerh edip yazıya geçirmesi onun ilminin derecesini gösterir (Sarı 1992: 55). Hacı Tevfik Efendi on yedi sene nakl-i mesnevî ve ders-i ma’nevî” ile meşgul olduğuna dikkat çeker. Dinî, ahlâkî ve tasavvufî bilgisinin yanı sıra “İhtiyârât-ı Mesnevî”, Türkçe ve Farsça şiir yazabilecek kadar edebiyat, dil ve şiir bilgisine sahip olan Sabûhî için kaynaklar, Nef’i, Fehim ve Nâ’ilî-i Kadîm gibi şâirlerin üstadı olduğunu ve kendisinden feyizlendiklerini söyler. Sabûhî Ahmed Dede, âlim, ârif, şâir, nâsir ve mutasavvuf bir zâttır (Sarı 1992: 56).
Sabûhî Ahmed Dede’nin İstanbul’da vefat ettiği ve Yenikapı Mevlevihanesi’nde medfun bulunduğu kaynaklarda ortak verilirken ölüm tarihi kaynakların bazılarında 1054/1644, bazılarında 1057/1647 olarak zikredilir. Hafız Hüseyin; Ahmet Rıf’at; Mehmed Süreyyâ; Mustafa Mucib bu tarihi 1054/1644 olarak verirler. Tuman, Seyrek-zâde, Beliğ, Hacı Tevfik Efendi, Mehmet Tahir, Esrar Dede ve Hüseyin Vassaf Sabûhî’nin ölüm tarihini 1057/1647 olarak verirler.
Sabûhî’nin Türkçe Dîvân, Sakînâme, İhtiyârât adlarında üç eseri vardır. Mehmed Süreyya (1308: 214)"nın Türkçe ve Farsça dîvânlarından, İhtiyârât-ı Mesnevî’sinden başka Münâzara-i Şeb ü Rûz, Hüsrev ü Şîrin, Mahmud u Eyâz, Tenbâkü-nâme isminde eserlerinin de var olduğunu söylemesinde bir karışıklık vardır (Sarı 1992: 163). Sabûhî’nin, kaynaklarda mükemmel, müdevven, mürettep şeklinde varlığından övgüyle bahsedilen (Seyrekzâde vr.16a; Hacı Tevfik Ty. Nu. 192: vr. 41b; Hüseyin Vassaf Yz. Nu. 2309: 202; Mehmed Ziya 1329: 96; Süleyman Sadeddin Yz. Nu. 628: 291; Hafız Hüseyin Yz. Nu. 1375: vr. 48b; Mehmed Tahir 1333: 282) ve kütüphanelerde yazmaları bulunan Türkçe Dîvânı üzerine, S. Nüzhet Ergun (1933) tarafından yapılmıştır.Daha sonra yazmalardan hareketle Mehmet Sarı (1992) tarafından yapılmış bir doktora tez çalışması bulunmaktadır. Türkçe Dîvânın, Kaynakçada verilen birçok yazma nüshası vardır. Dîvânda sâkinâme, mersiye, târihler, mesnevi, musammatlar, gazeller, ruba‘iler, kıt‘alar, müfredler ve Farsça kaside, gazeller, ruba‘iler, kıt‘a ve beyit bulunur.
Sâkinâme, Türkçe Dîvân içerisinde ve bazı mecmûalarda yer alır. Kaynaklarda Sabûhî’nin en güzel manzûmelerinden olduğu söylenir ve çok beğenildiği belirtilir (Lutfi 1932; Tuğluk 1942; Köprülü 1931: 329; Gibb 1904: 226). Mesnevî nazım şekliyle yazılan ve “Hamd” ile başlayan tasavvufî nitelikteki 113 beyitlik Sâkinâme Latin harfleriyle yayınlandı (Sarı 1995: 101-118).
İhtiyârât, Sabûhî’nin diğer bir eseridir. Kaynaklarda ve yazma nüshalarında “İhtiyârât”, “İhtiyârât-ı Mesnevî”, “Kitâb-ı İhtiyârât-ı Hazret-i Sabûhî Ahmed Dede Efendi”, Hazâ Kitâbü’l-İhtiyârât-ı Hazret-i Mesnevî Şerîf, El İhtiyârât-ı Hazret-i Mesnevî-i Şerîf, Sabûhî Ahmed Dede” adlarıyla geçer. Eser, Sabûhî’nin Şam’da bulunduğu yıllarda 1026/1617’de İlmî Dede Hazretlerinin Şerh-i Cezire-i Mevleviyye adlı eserine nazire olarak altı cilt halinde yazıldı. İhtiyârât-ı Sabûhî'nin birçok yazması vardır.
Bazı kaynaklarda Sabûhî”nin Farsça dîvânı olduğu yazılıdır. Mucib ve Rıza Türkçe ve Farsça şiirlerinin bulunduğunu söylerken, Sâkıp Mustafa Dede, Farsça Dîvânını tamamlayamadan vefat ettiğini belirtir. Farsça şiirleri Türkçe divanında yer alan Sabûhî”nin bilinen ayrı bir Farsça divanı yoktur (Sarı 1992: 171).
Âlim, ârif, şâir, şârih ve nâsir bir şahsiyet olan Sabûhî’nin İhtiyârât adlı mensûr eserindeki ağdalı ifâde nazmında pek yoktur. Gazelleri oldukça sâde, akıcı, tasannudan uzak ve samimi bir ifâdeye sahiptir. XVIII. yüzyılda kendisini iyice hissettiren mahallileşme gereği halk söyleyişlerini, deyimleri ve atasözleri kullanma, XVII. yüzyılın bazı şâirlerinde olduğu gibi Sabûhî’de de görülür (Sarı 2008: 357).
Bazı kaynaklarda belirtilen Sabûhî’nin, Nef‘î’ye hocalık yaptığı doğru ise Nef‘î’nin, Farsçayı ve İran edebiyatını iyi bilen Sabûhî Dede’den de etkilenmiş olması muhtemeldir (Sarı 1992: 95). Gazellerinin büyük kısmının beş beyitten oluşması, fazla sözden kaçınarak az sözle çok şey anlatmak istemesi, lafız yerine mânâya önem vermesi; reddü’l-acz, tezat, leff ü neşr, teşbih, telmih san’atlarına fazla yer vermesi; kendi tabiriyle şiirlerinin “ma’nî-i nâzik” olması; şiirlerinde deyimlere, atasözlerine ve konuşma dilinin özelliklerine yer vermesi dikkate alındığında Sabûhî’nin sebk-i Hindî tesirinde olduğu söylenebilir (Sarı 1992: 94-103). Kalender, rind neş’eli, nüktedan bir şâir olan Sabûhî’nin şiirleri âşıkâne, mutasavvıfâne, samimî ve açıktır (Sarı 2008: 357).
Kaynaklarda Sabûhî Ahmed Dede’nin başından geçen garip halleri, Baba Ahîzâde ismindeki bir meczûba son derece bağlı oluşu ve hürmet duyuşu, ıssız yerlerde etrafına toplanan bir takım vahşi hayvanlar ve kuşlar ile konuşması, Şam Mevlevîhânesi şeyhi bulunduğu sıralarda, sonraları Ayşî mahlasını alan ve gençliği yiyip içmek, gezip eğlenmekle geçen bir kalender dervişin Sabûhî’ye intisap ettikten sonra O’nun nefesi ve nasihatları sayesinde içkiden vazgeçerek Salih bir kul olması anlatılır.
Ahmed Sabûhî Dede’nin mânevî ve edebî tesirleriyle dostlukları iç içedir. Tesirinde kaldığı zâtların dostluklarını kazanırken, tesir ettiği kişilere de dost olmuştur. Tesirinde kaldığı kişiler arasında, Eyüplü Bektâşî Babası Kasım Baba, Konya Mevlevihanesi şeyhi Bostan Çelebi, Ebû Bekr Çelebi ve Kartal Mehmed Dede başta gelir. Sabûhî’nin dostluğunu kazanarak kendisine intisap ettiği başka bir Mevlevî büyüğü Şam Mevlevîhânesi şeyhi Hamza Dede’dir. Toganî (Doğânî) Ahmed Dede ise yakın dostlarındandır. Bir meczup olan Baba Ahîzâde (Derviş Muhammed) Sabûhî üzerinde mânevî tesir yapanlardan, Sabûhî’nin tesirinde kalanlardan birisidir. Kalender, rind, neşeli, nüktedân bir şair-şeyh olan Sabûhî’nin dervişleri arasında şair Ayşî (ö.1102-16909)yi ve etkiledikleri arasında, Türkçe şiirlerinde Meyyâl, Farsça şiirlerinde Şehlâ mahlasını kullanan Muhammed adındaki şahsiyeti, Meyyâl’in de yakın dostu olan Mezâkî (ö. 1086/1675)yi de sayabiliriz (Esrar Dede Yz. No. 109: vr.59a- vr. 106a; Ayan 1981: 31). Uzun yıllar Şâm ve Yenikapı Mevlevîhânelerinde dervişlerin tarikat usulleriyle terbiyelenmelerini yürüten Sabûhî Dede, kendisinden sonra şeyhlik makamına gelen bazı Mevlevî şeyhlerini de yetiştirmiştir. İlmiye sınıfından hoca bir zâtın oğlu olan, babası ölünce ilim ve ma’rifet yolunda bütün mal ve mülkünü fedâ ederek Yenikapı Mevlevîhânesi’ne gelip Sabûhî Dede’nin hizmetine giren İstanbullu Câmî Ahmed Dede (ö. 1082/1671); Halvetî şeyhlerinden bir zâtın oğlu olan, Yenikapı Mevlevihanesine dergâhın beşinci şeyhi olarak görevlendirilen ârif ve kâmil bir zât olan Kaarî Ahmed Dede (ö. 1090/1679) ve Yenikapı Mevlevîhânesi’nde otuz üç yıl şeyhlik yapan Pindârî Ahmed Dede (ö. 1123/1711) ile Sâkıp Dede (ö. 1048/1638) Sabûhî’den feyizlenen ve onun tesirinde kalanlardandır.
Şiirlerinde Urfî, Fuzulî, Samtî Dede, Ruhî-i Bağdâdî tesiri görülen Sabûhî Dede, XVII. yüzyıl şâirlerinden Nef‘î, Nâili ve Fehim’i etkiledi; ilmî bilgisi ve şahsiyeti yanında şiirleriyle de çevresindekileri tesir etti.
Kaynakça
Abdulkadiroğlu. Abdulkerim (hzl.) (1985). İsmail Beliğ Nuhbetü’l-Âsâr li Zeyli Zübdeti’l-Eş‘âr. Ankara.
Ali Enver. (1309). Semâhâne-i Edeb. İstanbul.
Ayvansarâyî Hafız Hüseyin. (1281). Hadikatü’l Cevâmî. C. 2. İstanbul.
Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. 2. İstanbul.
E.J.W Gibb (1904). A History Of Ottoman Poetry. C. 3. London.
Ergun. S. Nüzhet (1933). Sabûhî, Hayatı ve Eserleri. İstanbul:.
Esrar Dede. Tezkire-i Şu‘arâ-yı Mevleviyye, Süleymaniye Halet Ef. Mülhaki Ktb. Yz. Nu. 109.
Hacı Tevfik Ef. Mecmû‘atü’t-Terâcim, İstanbul Ü. Ty. Nu 192.
Hüseyin Vassaf. Sefine-i Evliyâ-yı Ebrâr Şerh-i Esmâr-ı Esrar. C. 5. Süleymaniye Yazma Bağışlar Ktb. Yz. Nu. 2309.
Karatay. Fehmi Edhem (1961). Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Kataloğu. C. 2. İstanbul:
Köprülü. Mehmed Fuad (1931). XVII. Asır Anadolu Türk Şâirleri. İstanbul:
Lutfi. Cavide (1932). Sâkinâmeler. Mezuniyet Tezi. İstanbul Ü. Ü. Ktb.Tezler Nu.154. İstanbul:
Mecmû‘a. İstanbul U. Ktb. Ty.Nu.4097/ 7.
Mecmû‘a. Nuruosmaniye Ktb. Yz. Nu. 4959.
Mecmû‘a. Topkapı Sarayı Müzesi Ktb. Yz.Nu. H. 1074.
Mehmed Süreyyâ (1308). Sicill-i Osmânî (Tezkire-i Meşâhir-i Osmanî). C. 1 İstanbul:
Mehmed Ziya. (1329). Yenikapı Mevlevihanesi, İstanbul.
Mustafa Mucib. Mucib Tezkiresi. İstanbul U. Ktb. Ty. Nu. 3913, vr. 23a.
Müstakimzâde Süleyman Sadeddin. Mecelletü’n-Nisâb fi’n-Nesebi Ve’l-Künâ Ve’l-Elkab. Süleymaniye (Halet Ef.) Ktb., Yz. Nu. 628.
Önder. Mehmet vd. (1974). Mevlânâ Bibliyografyası. C. 2. Ankara:
Sabûhî Ahmed Dede, Dîvân-ı Sabûhî, İstanbul Ü. Ktb. Ty. Nu. 3532.
Sabûhî Ahmed Dede. Dîvân-ı Sabûhî, Topkapı Sarayı Hazine Ktb.Yz. Nu. 952.
Sabûhî Ahmed Dede. Dîvân-ı Sabuhî. Ankara Mil. Ktb. Yz. F.B.321/3.
Sabûhî Ahmed Dede. Dîvân-ı Sabûhî. Arif Hikmet Bey Ktb. (Medine) Yz. Nu. 3635.
Sabûhî Ahmed Dede. Dîvân-ı Sabûhî. Millet Ktb. Manzum, Yz. Nu. 249.
Sabûhî Ahmed Dede. İhtiyârât-ı Sabûhî. Ankara İl Halk Ktb. Yz. Nu. 440
Sabûhî Ahmed Dede. İhtiyârât-ı Sabûhî. C. I. Süleymaniye (Es’ad Ef.) Ktb. Yz. Nu. 1310
Sabûhî Ahmed Dede. İhtiyârât-ı Sabûhî. C. I. Süleymaniye (Hasan Hüsnü Paşa) Ktb. Yz. Nu.606
Sabûhî Ahmed Dede. İhtiyârât-ı Sabûhî. C. I-II. M. Müz. Yz. Nu. 2085
Sabûhî Ahmed Dede. İhtiyârât-ı Sabûhî. C. I-II. Mevlânâ Müzesi Yz. Nu. 2084
Sabûhî Ahmed Dede. İhtiyârât-ı Sabûhî. C. III-IV. M. Müz. Yz. Nu. 2086
Sabûhî Ahmed Dede. İhtiyârât-ı Sabûhî. İstanbul Ü. Ktb. Ty. Nu. 1495.
Sabûhî Ahmed Dede. İhtiyârât-ı Sabûhî. Süleymaniye (Pertev Paşa) Ktb. Yz. Nu. 228
Sâkıp Mustafa Dede (1283). Sefine-i Nefise fi’l-Menâkıbi’l-Mevleviyyân. Mısır:
Sarı, Mehmet (1992). Sabûhî Ahmed Dede Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Türkçe Divanının Tenkitli Metni: İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Ünv.
Sarı, Mehmet (1995). “Sabûhî’nin Türkçe Sâkınâmesi”. Nihal Atsız ve Nejdet Sançar Armağanı. Afyon. 101-118.
Sarı. Mehmet (2008). “Sabûhî-Ahmed Dede”. İslâm Ansiklopedisi. C. 35. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 357.
Seyrek-zâde Mehmed Âsım. Zeylü Zübdeti’l-Eş‘âr. Millet Ktb. Emiri-Manzum, Yz. Nu. 1326
Seyyid Mehmed Rıza. Tezkiretü’ş-Şu‘arâ. İstanbul Ü. Ktb. Ty. Nu. 2563.
Seyyid Sahih Ahmed Dede. Mecmû‘atü’t-Tevârihi’l-Mevleviyye. Süleymaniye (Yazma Bağışlar) Ktb. Yz. Nu. 1462.
Tuğluk, Adviye (1942). Onyedinci Asır Sâkinâmeleri. İstanbul Türkiyat Enst. Mezuniyet Tezi, Tez. Nu.146. İstanbul:
Tuman. Nail. Tuhfe-i Nâilî. Milli Ktb. İbn-i Sinâ Salonu Yz. Nu. 611. Ankara:
Uraz. Murat (1940). Türk Edip ve Şairleri. Zeyl. İstanbul:
Uşşâki-zâde Seyyid İbrahim Hasib. Zeyl-i Şakâyık. İstanbul Ünv. Ktb. Ty. Nu. 6191
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ MEHMET SARIYayın Tarihi: 22.10.2014Güncelleme Tarihi: 26.11.2020Eserlerinden Örnekler
Eserlerinden örnekler
Sâkînâme’den
Hamd ana kim etdi sun'-i pâki
Mest-i mey-i cân bu tîre hâki
Cân cevherin etdi necm-i rahşân
Şem'-i dile verdi nûr-ı 'irfân
Dil sâgar-ı bâde-i ezeldir
Mir'at-ı cemâl-i Lemyezeldir
Bezm-i ezel içre sâkî-i cân
Bir cür'a sunup kamuya yeksân
Sâgar gülün etdi reşk-i hurşîd
Bezm-i meye verdi zevk-i câvîd
Ol bezmde sundu ehl-i hâle
Zevk u tarab u mey ü piyâle
Mey zevkile eder harîfân
Gam başını pâymâl-ı mestân
Rindâne sunup safâ-yı sâgar
Zühhâda verip hevâ-yı Kevser
'Aşk oldu anunla bâde peymâ
Zühd ü verâ' oldu mest-i ferdâ
Her dil ana mâ'il anı cûyân
Mest oldu anunla küfr ü îmân
'Aşka verip âteş-i ciger-sûz
Peymâneye âb-ı âteş-efrûz
Gül defterin etdi hikmet-âmîz
Âyât-ı bahârı 'ibret-engîz
Eyyâm-ı bahâr erişdi sâkî
Hengâm-ı güzâr erişdi sâkî
Başladı 'arûs-i gonca nâze
Oldu bu cihân-ı köhne tâze
Sûr urdu meger çemende bülbül
Yırtıp kefenini gonca-i gül
Mahşer yerine dönüp gülistân
Buldu çemen ehli tâze bir cân
Eşcâr ile serv ayaga turdu
Sular yürüyüp çemen oturdu
Gül hokkasın açdı perr-i hikmet
Mesmûm-ı gama içirdi şerbet
Gonca başa giydi tâc-ı 'işret
Bagladı çemen bir özge zînet
Seyr-i çemene çıkıp letâfet
Gül sâyesine oturdu 'işret
Bülbül ne kadar kim oldu dem-sâz
Gonca ana hergîz açmadı râz
Gül efser-i la'li başa saldı
Dâmân-ı hırâmı deste aldı
Lâle kadehinden içdiler mül
Ruhsâr-ı çemen kızardı gül gül
Bu san'atı gör ki gül budagı
Bir elde tutar nice ayagı
………………………….
Sun sâkî şarâb-ı ergavânı
Ol mâye-i 'ömr-i câvidânî
Rindân-ı selef gelip cihâne
Bu meclisi gördüler şehâne
Her biri çekip mey-i mugânı
Bir cür'aya satdılar cihânı
Yetdi bize çünki nevbet-i câm
Nûş eyleyelim şarâb-ı gül-fâm
Bî-nâm ü nişân iken cihânda
Cân mest idi bezm-i lâ-mekânda
Çün seyr ederek nişâna geldim
Sûret urunup 'ıyâna geldim
Kasdım yine bezm-i pür-safâdır
Erbâb-ı irâdete salâdır
Çün subh-ı ezelde toldu câmım
Olsa yeridir Sabûhî nâmım
Ey sâkî-i bezm-i kâmrânî
V'ey menba'-ı âb-ı zindegânî
…………………………….
Sâkî medet et ki mübtelâyım
Âzürde-i mihnet ü belâyım
Âlüfte-i kûçe-i hevâyım
Âşüfte-i zülf-i müşg-sâyım
Sen gonca-ı bâg-ı meh-likâyî
Ben bülbül-i mest-i bî-nevâyî
Sen serv-i revân-ı gül-şen-i nâz
Ben 'âşık-ı zâr-ı hâne-perdâz
Bir 'âşık-ı zâr-ı bî-nevâyım
Müştâk-ı mey-i ferâh-fezâyım
Şol sâgar-ı mey ki pür-safâdır
Bir âyine-i hudâ-nümâdır
Lutfunla bu zârı mukbil eyle
Ol âyineye mukâbil eyle
Ey mutrib-i şûh-i nagme-perdâz
Bu perdeden eyleyüp ser-âgâz
Geşt eyle revişde her makâmı
Şerh eyle nikât-ı sırr-ı cânı
……………………………..
Bir lâşe imiş cihân-ı gaddâr
Tâlibleri kendü gibi hûn-hâr
Ey tâlib-i gevher-i ma'ânî
Ver ehline lâşe-i cihânı
Ârif ki ola revişde fâ'ik
Seyrine anun cihân ne lâyık
Bu bezm-i safâda nûş-i câm et
Seyr-i melekût içün hırâm et
(Sarı, Mehmet (1995). “Sabûhî’nin Türkçe Sâkınâmesi”. Nihal Atsız ve Nejdet Sançar Armağanı. Afyon. 109-118).
Gazeller
1
Dilâ feryâd ü nâle eyle kim mâh-ı Muharremdir
Ciger kan sîne sûzân dîde giryân olıcak demdir
Teninde şerhalar çek sîneni döv seng-i mihnetle
Siyehler giy duhân-ı âha boyan rûz-ı mâtemdir
Hüseyn-i Kerbelâ ahvâlini yâd eyleyip şol kim
Bu gamdan behre bulmaz iki âlem içre pür-gamdır
Bizi nâr-ı belâ-yı mâtem-i hicran yakmışdır
Ciger kan olmayanlar sanmayın bizimle hem-demdir
Sabûhî cân ü dilden bende-i âl-i Peyamberdir
Bu sözde zerrece yok şübhemiz Allah a'lemdir
(Sarı, Mehmet (1992). Sabûhî Ahmed Dede Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Türkçe Divanının Tenkitli Metni: İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Ünv. 254).
***
Lutf-ı hakk ile şeb-i mihnetimiz rûz oldu
Yani kim geçdi şitâ mevsim-i nev-rûz oldu
Def-i gam kılmagiçün seyr-i gül-istân etdim
Yârsız gonca bana nâvek-i dil-dûz oldu
Açılıp gonca-i gül mekteb-i gül-şende yine
Andelibân-ı çemen tıfl-ı nev-âmûz oldu
Görenin yansa derûnu yeridir hâlimize
Gece gündüz işimiz âh-ı ciger-sûz oldu
Dehenin vasfı Sabûhîye olup vird-i zebân
Sözleri cümle anun nükte-i mermûz oldu
(Sarı, Mehmet (1992). Sabûhî Ahmed Dede Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Türkçe Divanının Tenkitli Metni: İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Ünv. 303).
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 22.10.2014Güncelleme Tarihi: 26.11.2020Eserlerinden Örnekler
Eserlerinden örnekler
Sâkînâme’den
Hamd ana kim etdi sun'-i pâki
Mest-i mey-i cân bu tîre hâki
Cân cevherin etdi necm-i rahşân
Şem'-i dile verdi nûr-ı 'irfân
Dil sâgar-ı bâde-i ezeldir
Mir'at-ı cemâl-i Lemyezeldir
Bezm-i ezel içre sâkî-i cân
Bir cür'a sunup kamuya yeksân
Sâgar gülün etdi reşk-i hurşîd
Bezm-i meye verdi zevk-i câvîd
Ol bezmde sundu ehl-i hâle
Zevk u tarab u mey ü piyâle
Mey zevkile eder harîfân
Gam başını pâymâl-ı mestân
Rindâne sunup safâ-yı sâgar
Zühhâda verip hevâ-yı Kevser
'Aşk oldu anunla bâde peymâ
Zühd ü verâ' oldu mest-i ferdâ
Her dil ana mâ'il anı cûyân
Mest oldu anunla küfr ü îmân
'Aşka verip âteş-i ciger-sûz
Peymâneye âb-ı âteş-efrûz
Gül defterin etdi hikmet-âmîz
Âyât-ı bahârı 'ibret-engîz
Eyyâm-ı bahâr erişdi sâkî
Hengâm-ı güzâr erişdi sâkî
Başladı 'arûs-i gonca nâze
Oldu bu cihân-ı köhne tâze
Sûr urdu meger çemende bülbül
Yırtıp kefenini gonca-i gül
Mahşer yerine dönüp gülistân
Buldu çemen ehli tâze bir cân
Eşcâr ile serv ayaga turdu
Sular yürüyüp çemen oturdu
Gül hokkasın açdı perr-i hikmet
Mesmûm-ı gama içirdi şerbet
Gonca başa giydi tâc-ı 'işret
Bagladı çemen bir özge zînet
Seyr-i çemene çıkıp letâfet
Gül sâyesine oturdu 'işret
Bülbül ne kadar kim oldu dem-sâz
Gonca ana hergîz açmadı râz
Gül efser-i la'li başa saldı
Dâmân-ı hırâmı deste aldı
Lâle kadehinden içdiler mül
Ruhsâr-ı çemen kızardı gül gül
Bu san'atı gör ki gül budagı
Bir elde tutar nice ayagı
………………………….
Sun sâkî şarâb-ı ergavânı
Ol mâye-i 'ömr-i câvidânî
Rindân-ı selef gelip cihâne
Bu meclisi gördüler şehâne
Her biri çekip mey-i mugânı
Bir cür'aya satdılar cihânı
Yetdi bize çünki nevbet-i câm
Nûş eyleyelim şarâb-ı gül-fâm
Bî-nâm ü nişân iken cihânda
Cân mest idi bezm-i lâ-mekânda
Çün seyr ederek nişâna geldim
Sûret urunup 'ıyâna geldim
Kasdım yine bezm-i pür-safâdır
Erbâb-ı irâdete salâdır
Çün subh-ı ezelde toldu câmım
Olsa yeridir Sabûhî nâmım
Ey sâkî-i bezm-i kâmrânî
V'ey menba'-ı âb-ı zindegânî
…………………………….
Sâkî medet et ki mübtelâyım
Âzürde-i mihnet ü belâyım
Âlüfte-i kûçe-i hevâyım
Âşüfte-i zülf-i müşg-sâyım
Sen gonca-ı bâg-ı meh-likâyî
Ben bülbül-i mest-i bî-nevâyî
Sen serv-i revân-ı gül-şen-i nâz
Ben 'âşık-ı zâr-ı hâne-perdâz
Bir 'âşık-ı zâr-ı bî-nevâyım
Müştâk-ı mey-i ferâh-fezâyım
Şol sâgar-ı mey ki pür-safâdır
Bir âyine-i hudâ-nümâdır
Lutfunla bu zârı mukbil eyle
Ol âyineye mukâbil eyle
Ey mutrib-i şûh-i nagme-perdâz
Bu perdeden eyleyüp ser-âgâz
Geşt eyle revişde her makâmı
Şerh eyle nikât-ı sırr-ı cânı
……………………………..
Bir lâşe imiş cihân-ı gaddâr
Tâlibleri kendü gibi hûn-hâr
Ey tâlib-i gevher-i ma'ânî
Ver ehline lâşe-i cihânı
Ârif ki ola revişde fâ'ik
Seyrine anun cihân ne lâyık
Bu bezm-i safâda nûş-i câm et
Seyr-i melekût içün hırâm et
(Sarı, Mehmet (1995). “Sabûhî’nin Türkçe Sâkınâmesi”. Nihal Atsız ve Nejdet Sançar Armağanı. Afyon. 109-118).
Gazeller
1
Dilâ feryâd ü nâle eyle kim mâh-ı Muharremdir
Ciger kan sîne sûzân dîde giryân olıcak demdir
Teninde şerhalar çek sîneni döv seng-i mihnetle
Siyehler giy duhân-ı âha boyan rûz-ı mâtemdir
Hüseyn-i Kerbelâ ahvâlini yâd eyleyip şol kim
Bu gamdan behre bulmaz iki âlem içre pür-gamdır
Bizi nâr-ı belâ-yı mâtem-i hicran yakmışdır
Ciger kan olmayanlar sanmayın bizimle hem-demdir
Sabûhî cân ü dilden bende-i âl-i Peyamberdir
Bu sözde zerrece yok şübhemiz Allah a'lemdir
(Sarı, Mehmet (1992). Sabûhî Ahmed Dede Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Türkçe Divanının Tenkitli Metni: İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Ünv. 254).
***
Lutf-ı hakk ile şeb-i mihnetimiz rûz oldu
Yani kim geçdi şitâ mevsim-i nev-rûz oldu
Def-i gam kılmagiçün seyr-i gül-istân etdim
Yârsız gonca bana nâvek-i dil-dûz oldu
Açılıp gonca-i gül mekteb-i gül-şende yine
Andelibân-ı çemen tıfl-ı nev-âmûz oldu
Görenin yansa derûnu yeridir hâlimize
Gece gündüz işimiz âh-ı ciger-sûz oldu
Dehenin vasfı Sabûhîye olup vird-i zebân
Sözleri cümle anun nükte-i mermûz oldu
(Sarı, Mehmet (1992). Sabûhî Ahmed Dede Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Türkçe Divanının Tenkitli Metni: İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Ünv. 303).
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 26.11.2020Eserlerinden Örnekler
Eserlerinden örnekler
Sâkînâme’den
Hamd ana kim etdi sun'-i pâki
Mest-i mey-i cân bu tîre hâki
Cân cevherin etdi necm-i rahşân
Şem'-i dile verdi nûr-ı 'irfân
Dil sâgar-ı bâde-i ezeldir
Mir'at-ı cemâl-i Lemyezeldir
Bezm-i ezel içre sâkî-i cân
Bir cür'a sunup kamuya yeksân
Sâgar gülün etdi reşk-i hurşîd
Bezm-i meye verdi zevk-i câvîd
Ol bezmde sundu ehl-i hâle
Zevk u tarab u mey ü piyâle
Mey zevkile eder harîfân
Gam başını pâymâl-ı mestân
Rindâne sunup safâ-yı sâgar
Zühhâda verip hevâ-yı Kevser
'Aşk oldu anunla bâde peymâ
Zühd ü verâ' oldu mest-i ferdâ
Her dil ana mâ'il anı cûyân
Mest oldu anunla küfr ü îmân
'Aşka verip âteş-i ciger-sûz
Peymâneye âb-ı âteş-efrûz
Gül defterin etdi hikmet-âmîz
Âyât-ı bahârı 'ibret-engîz
Eyyâm-ı bahâr erişdi sâkî
Hengâm-ı güzâr erişdi sâkî
Başladı 'arûs-i gonca nâze
Oldu bu cihân-ı köhne tâze
Sûr urdu meger çemende bülbül
Yırtıp kefenini gonca-i gül
Mahşer yerine dönüp gülistân
Buldu çemen ehli tâze bir cân
Eşcâr ile serv ayaga turdu
Sular yürüyüp çemen oturdu
Gül hokkasın açdı perr-i hikmet
Mesmûm-ı gama içirdi şerbet
Gonca başa giydi tâc-ı 'işret
Bagladı çemen bir özge zînet
Seyr-i çemene çıkıp letâfet
Gül sâyesine oturdu 'işret
Bülbül ne kadar kim oldu dem-sâz
Gonca ana hergîz açmadı râz
Gül efser-i la'li başa saldı
Dâmân-ı hırâmı deste aldı
Lâle kadehinden içdiler mül
Ruhsâr-ı çemen kızardı gül gül
Bu san'atı gör ki gül budagı
Bir elde tutar nice ayagı
………………………….
Sun sâkî şarâb-ı ergavânı
Ol mâye-i 'ömr-i câvidânî
Rindân-ı selef gelip cihâne
Bu meclisi gördüler şehâne
Her biri çekip mey-i mugânı
Bir cür'aya satdılar cihânı
Yetdi bize çünki nevbet-i câm
Nûş eyleyelim şarâb-ı gül-fâm
Bî-nâm ü nişân iken cihânda
Cân mest idi bezm-i lâ-mekânda
Çün seyr ederek nişâna geldim
Sûret urunup 'ıyâna geldim
Kasdım yine bezm-i pür-safâdır
Erbâb-ı irâdete salâdır
Çün subh-ı ezelde toldu câmım
Olsa yeridir Sabûhî nâmım
Ey sâkî-i bezm-i kâmrânî
V'ey menba'-ı âb-ı zindegânî
…………………………….
Sâkî medet et ki mübtelâyım
Âzürde-i mihnet ü belâyım
Âlüfte-i kûçe-i hevâyım
Âşüfte-i zülf-i müşg-sâyım
Sen gonca-ı bâg-ı meh-likâyî
Ben bülbül-i mest-i bî-nevâyî
Sen serv-i revân-ı gül-şen-i nâz
Ben 'âşık-ı zâr-ı hâne-perdâz
Bir 'âşık-ı zâr-ı bî-nevâyım
Müştâk-ı mey-i ferâh-fezâyım
Şol sâgar-ı mey ki pür-safâdır
Bir âyine-i hudâ-nümâdır
Lutfunla bu zârı mukbil eyle
Ol âyineye mukâbil eyle
Ey mutrib-i şûh-i nagme-perdâz
Bu perdeden eyleyüp ser-âgâz
Geşt eyle revişde her makâmı
Şerh eyle nikât-ı sırr-ı cânı
……………………………..
Bir lâşe imiş cihân-ı gaddâr
Tâlibleri kendü gibi hûn-hâr
Ey tâlib-i gevher-i ma'ânî
Ver ehline lâşe-i cihânı
Ârif ki ola revişde fâ'ik
Seyrine anun cihân ne lâyık
Bu bezm-i safâda nûş-i câm et
Seyr-i melekût içün hırâm et
(Sarı, Mehmet (1995). “Sabûhî’nin Türkçe Sâkınâmesi”. Nihal Atsız ve Nejdet Sançar Armağanı. Afyon. 109-118).
Gazeller
1
Dilâ feryâd ü nâle eyle kim mâh-ı Muharremdir
Ciger kan sîne sûzân dîde giryân olıcak demdir
Teninde şerhalar çek sîneni döv seng-i mihnetle
Siyehler giy duhân-ı âha boyan rûz-ı mâtemdir
Hüseyn-i Kerbelâ ahvâlini yâd eyleyip şol kim
Bu gamdan behre bulmaz iki âlem içre pür-gamdır
Bizi nâr-ı belâ-yı mâtem-i hicran yakmışdır
Ciger kan olmayanlar sanmayın bizimle hem-demdir
Sabûhî cân ü dilden bende-i âl-i Peyamberdir
Bu sözde zerrece yok şübhemiz Allah a'lemdir
(Sarı, Mehmet (1992). Sabûhî Ahmed Dede Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Türkçe Divanının Tenkitli Metni: İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Ünv. 254).
***
Lutf-ı hakk ile şeb-i mihnetimiz rûz oldu
Yani kim geçdi şitâ mevsim-i nev-rûz oldu
Def-i gam kılmagiçün seyr-i gül-istân etdim
Yârsız gonca bana nâvek-i dil-dûz oldu
Açılıp gonca-i gül mekteb-i gül-şende yine
Andelibân-ı çemen tıfl-ı nev-âmûz oldu
Görenin yansa derûnu yeridir hâlimize
Gece gündüz işimiz âh-ı ciger-sûz oldu
Dehenin vasfı Sabûhîye olup vird-i zebân
Sözleri cümle anun nükte-i mermûz oldu
(Sarı, Mehmet (1992). Sabûhî Ahmed Dede Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Türkçe Divanının Tenkitli Metni: İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Ünv. 303).
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Eserlerinden örnekler
Sâkînâme’den
Hamd ana kim etdi sun'-i pâki
Mest-i mey-i cân bu tîre hâki
Cân cevherin etdi necm-i rahşân
Şem'-i dile verdi nûr-ı 'irfân
Dil sâgar-ı bâde-i ezeldir
Mir'at-ı cemâl-i Lemyezeldir
Bezm-i ezel içre sâkî-i cân
Bir cür'a sunup kamuya yeksân
Sâgar gülün etdi reşk-i hurşîd
Bezm-i meye verdi zevk-i câvîd
Ol bezmde sundu ehl-i hâle
Zevk u tarab u mey ü piyâle
Mey zevkile eder harîfân
Gam başını pâymâl-ı mestân
Rindâne sunup safâ-yı sâgar
Zühhâda verip hevâ-yı Kevser
'Aşk oldu anunla bâde peymâ
Zühd ü verâ' oldu mest-i ferdâ
Her dil ana mâ'il anı cûyân
Mest oldu anunla küfr ü îmân
'Aşka verip âteş-i ciger-sûz
Peymâneye âb-ı âteş-efrûz
Gül defterin etdi hikmet-âmîz
Âyât-ı bahârı 'ibret-engîz
Eyyâm-ı bahâr erişdi sâkî
Hengâm-ı güzâr erişdi sâkî
Başladı 'arûs-i gonca nâze
Oldu bu cihân-ı köhne tâze
Sûr urdu meger çemende bülbül
Yırtıp kefenini gonca-i gül
Mahşer yerine dönüp gülistân
Buldu çemen ehli tâze bir cân
Eşcâr ile serv ayaga turdu
Sular yürüyüp çemen oturdu
Gül hokkasın açdı perr-i hikmet
Mesmûm-ı gama içirdi şerbet
Gonca başa giydi tâc-ı 'işret
Bagladı çemen bir özge zînet
Seyr-i çemene çıkıp letâfet
Gül sâyesine oturdu 'işret
Bülbül ne kadar kim oldu dem-sâz
Gonca ana hergîz açmadı râz
Gül efser-i la'li başa saldı
Dâmân-ı hırâmı deste aldı
Lâle kadehinden içdiler mül
Ruhsâr-ı çemen kızardı gül gül
Bu san'atı gör ki gül budagı
Bir elde tutar nice ayagı
………………………….
Sun sâkî şarâb-ı ergavânı
Ol mâye-i 'ömr-i câvidânî
Rindân-ı selef gelip cihâne
Bu meclisi gördüler şehâne
Her biri çekip mey-i mugânı
Bir cür'aya satdılar cihânı
Yetdi bize çünki nevbet-i câm
Nûş eyleyelim şarâb-ı gül-fâm
Bî-nâm ü nişân iken cihânda
Cân mest idi bezm-i lâ-mekânda
Çün seyr ederek nişâna geldim
Sûret urunup 'ıyâna geldim
Kasdım yine bezm-i pür-safâdır
Erbâb-ı irâdete salâdır
Çün subh-ı ezelde toldu câmım
Olsa yeridir Sabûhî nâmım
Ey sâkî-i bezm-i kâmrânî
V'ey menba'-ı âb-ı zindegânî
…………………………….
Sâkî medet et ki mübtelâyım
Âzürde-i mihnet ü belâyım
Âlüfte-i kûçe-i hevâyım
Âşüfte-i zülf-i müşg-sâyım
Sen gonca-ı bâg-ı meh-likâyî
Ben bülbül-i mest-i bî-nevâyî
Sen serv-i revân-ı gül-şen-i nâz
Ben 'âşık-ı zâr-ı hâne-perdâz
Bir 'âşık-ı zâr-ı bî-nevâyım
Müştâk-ı mey-i ferâh-fezâyım
Şol sâgar-ı mey ki pür-safâdır
Bir âyine-i hudâ-nümâdır
Lutfunla bu zârı mukbil eyle
Ol âyineye mukâbil eyle
Ey mutrib-i şûh-i nagme-perdâz
Bu perdeden eyleyüp ser-âgâz
Geşt eyle revişde her makâmı
Şerh eyle nikât-ı sırr-ı cânı
……………………………..
Bir lâşe imiş cihân-ı gaddâr
Tâlibleri kendü gibi hûn-hâr
Ey tâlib-i gevher-i ma'ânî
Ver ehline lâşe-i cihânı
Ârif ki ola revişde fâ'ik
Seyrine anun cihân ne lâyık
Bu bezm-i safâda nûş-i câm et
Seyr-i melekût içün hırâm et
(Sarı, Mehmet (1995). “Sabûhî’nin Türkçe Sâkınâmesi”. Nihal Atsız ve Nejdet Sançar Armağanı. Afyon. 109-118).
Gazeller
1
Dilâ feryâd ü nâle eyle kim mâh-ı Muharremdir
Ciger kan sîne sûzân dîde giryân olıcak demdir
Teninde şerhalar çek sîneni döv seng-i mihnetle
Siyehler giy duhân-ı âha boyan rûz-ı mâtemdir
Hüseyn-i Kerbelâ ahvâlini yâd eyleyip şol kim
Bu gamdan behre bulmaz iki âlem içre pür-gamdır
Bizi nâr-ı belâ-yı mâtem-i hicran yakmışdır
Ciger kan olmayanlar sanmayın bizimle hem-demdir
Sabûhî cân ü dilden bende-i âl-i Peyamberdir
Bu sözde zerrece yok şübhemiz Allah a'lemdir
(Sarı, Mehmet (1992). Sabûhî Ahmed Dede Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Türkçe Divanının Tenkitli Metni: İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Ünv. 254).
***
Lutf-ı hakk ile şeb-i mihnetimiz rûz oldu
Yani kim geçdi şitâ mevsim-i nev-rûz oldu
Def-i gam kılmagiçün seyr-i gül-istân etdim
Yârsız gonca bana nâvek-i dil-dûz oldu
Açılıp gonca-i gül mekteb-i gül-şende yine
Andelibân-ı çemen tıfl-ı nev-âmûz oldu
Görenin yansa derûnu yeridir hâlimize
Gece gündüz işimiz âh-ı ciger-sûz oldu
Dehenin vasfı Sabûhîye olup vird-i zebân
Sözleri cümle anun nükte-i mermûz oldu
(Sarı, Mehmet (1992). Sabûhî Ahmed Dede Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Türkçe Divanının Tenkitli Metni: İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Ünv. 303).
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | LÜTFÎ, Muslî Ağa-zâde Mustafa Ağa | d. ? - ö. 1130/1717 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | İMAMOĞLU, Ömer Faruk Alyüz | d. 1943 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | HÜSEYİN CEYLAN | d. 1921 - ö. 1976 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | REFİ‘Î, Atâ-zâde Mehmed | d. 1584 - ö. 1660 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | ABDÎ, Sarı Abdullah Efendi | d. 12 Mart 1584 - ö. 27 Ekim 1660 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | BOSNEVÎ, Abdullah (Rumî) | d. 1584 - ö. 1644 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | ÂZERÎ, Bostan-zâde İbrahim Âzerî Efendi | d. ? - ö. Ekim 1647 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | FEHÎM-İ KADÎM | d. 1627 - ö. 1647 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ÂLÎ, Yavuz-zâde Seyyid Mustafa Efendi | d. ? - ö. Ağustos 1647 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | PERTEVÎ, Çorlulu | d. ? - ö. 1768 | Meslek | Görüntüle |
11 | İBRAHİM EFENDİ, Oğlanlar Şeyhi | d. 1591 - ö. 1655 | Meslek | Görüntüle |
12 | ZEKERİYYÂ, Şeyh Zekeriyyâ Efendi | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | NİYÂZÎ-İ MISRÎ | d. 1618 - ö. 1694 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | VÂSIK, Ahmed, Vâsık-ı Dîvâne | d. ? - ö. 1711 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | SÛZÎ, Ahî-zâde Mahmud Sûzî Efendi | d. 1574 - ö. Temmuz-Ağustos 1627 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | TÂ'İB, Muhammed Tâhir | d. 1790 - ö. 1858 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | FEYZÎ, Pazarbaşı-zâde Feyzullâh Feyzî Efendi | d. ? - ö. 19. yy. | Madde Adı | Görüntüle |
18 | RİF'AT, Rif'at Hüseyin Efendi | d. 1827 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |