Madde Detay
HÂŞİM BEY, Cıvıl Seyyid Mehmed Ağa-zâde Müezzinbaşı Hacı Hüseyin Hâşim Bey
(d. 1230/1815 - ö. 1285/1868)
divan şairi, musikişinas
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
İstanbul'un Fâtih semtinde Sarıgüzel Mahallesi'nde 1230/1815 tarihinde doğdu. Asıl adı Hüseyin'dir. Şiirlerinde Hâşim mahlasını kullandı. Babası Cıvıl Seyyid Mehmed Sâdık Ağa'dır. Cıvıl Seyyid Mehmed Ağa-zâde sanıyla tanındı. Sesinin güzelliği ile dikkati çekerek henüz sekiz yaşında iken Enderûn-ı Hümâyûn'a alındı ve meşkhanede musiki öğrenimine başladı. Musikideki ilk bilgilerini burada Dellâl-zâde İsmâil Efendi'den aldıktan sonra bir süre Şâkir Ağa'dan da meşk etti. Ardından Hammâmî-zâde İsmâil Dede Efendi'nin derslerine devam ederek kendisini yetiştirdi. Hazine koğuşunda çavuş mülazımı iken 1243/1827 senesinde başçavuşluğa yükseltildi. Enderun'da bulunduğu yıllarda Beşiktaş Mevlevihanesi şeyhi Hasan Nazîf Dede'ye, daha sonra da Eyüp Bahariye Bektaşi Dergâhı şeyhi Hâfız Baba'ya intisap etti. Abdülmecîd döneminde Muzıka-i Hümâyûn'un fasl-ı atîk heyetinde ser-hânende olarak görev yaptı. 1264/1848 yılında hacca giden Hâşim Bey, ertesi yıl yalnız fasıl geceleri sarayda bulunmak şartıyla başladığı musahiplik görevini Abdülmecîd'in saltanatının sonlarına kadar sürdürdü. Abdülazîz'in 1278/1861 yılında tahta çıkması üzerine müezzinbaşılık göreviyle tekrar saraya döndü. Bir süre sonra saraydan ayrılan Hâşim Bey'in hayatının son yıllarının maddi sıkıntı içinde geçtiği, bunda israfa varan cömertliğinin önemli rolü olduğu söylenir. Kaynaklarda 1282/1865 senesinde Üsküdar Tunusbağı'nda oturduğu sıralarda evine ekmek getiren Bağdasar Ağa'ya biriken borcunu kendisine musiki meşkederek ödediği, alacaklılarının rahatsız edeceği endişesiyle evinin arka odalarından birinde Bolâhenk Nûri Bey'e ve diğer talebelerine alçak sesle musiki meşkettiği rivayet edilir. Hâşim Bey üç evlilik yapmıştır. On dokuz yaşında iken evlendiği ilk eşi Münîre Hanım'dan çok müsrif olduğu için 1276/1859 yılında ayrılmış, aynı yıl evlendiği Çerkes Hûricinân Hanım'ın üç yıl sonra vefatı üzerine de Zehrâ Hanım ile hayatını birleştirmiştir (Özcan 1997: 407). Hâşim Bey'in bu eşlerinden Râsih Bey, Hayri Bey, Hadîce Hanım, Safiye Yegâne Hanım, Ali Rızâ adlı çocukları olmuştur (Öztuna 1990: 335). Hâşim Bey, 1285/1868 yılında Tunusbağı'ndaki evinde vefat etmiş ve Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Hâşim Bey, aslında bir güfte mecmuası olmakla birlikte bazı nazari biligilerin de yer aldığı bir musiki mecmuası düzenlemiştir. Eserin Mecmû'a-i Kârhâ ve Nakşhâ ve Şarkiyyât adıyla yapılan ilk baskısı 1269/1852 yılında taşbaskı olarak İstanbul'da basılmış ve Sultan Abdülazîz'e takdim edilmiştir. Kısa bir mukaddimenin ardından eserler klasik güfte mecmualarındaki tasnif gözetilerek her makama ait "fasıl" adlı müstakil bölümler hâlinde kaydedilmiş ve her bölümde büyük formdan küçüğüne doğru bir sıralama yapılmıştır. Eser yazılırken Abdülbâkî Nâsır Dede'nin Tedkîk ü Tahkîk adlı eserinden de istifade edilmiştir. Kitabın Hâşim Bey Mecmuası adıyla anılan ikinci baskısı 512 sayfa hâlinde 1280/1863 yılında yine taşbaskısı olarak İstanbul'da yapılmıştır. İlk neşre göre muhteva bakımından daha zengindir. Hâşim Bey bu basıma yazdığı mukaddimede musikişinaslar için daha önce muhtasar bir mecmua tertip ettiğini, beş altı yıl içinde birtakım yeni şarkılar bestelendiği için yeniden bir mecmuanın tanzimiyle beraber bir edvarın da ilavesine lüzum gördüğünü, eski mecmuada yer alan ancak artık kullanılmayan bazı fasılları çıkarıp yerlerine yeni şarkı güftelerinden koyduğunu, yeni makamlar hakkında da gerekli açıklamanın yapıldığını söyler. Dairelerle açıklanan usul tariflerini "İlm-i Edvâra Dâ'ir Risâle" başlığı altındaki nazariyat bilgileri takip eder. Bu bölümde klasik edvarlarda yer alan mitolojik musiki bilgilerinin ardından makamların melodik seyir ve karakterleri anlatılarak bunların batı müziği tonal sistemiyle olan benzerlikleri belirtilmiştir. Bunu makamlar ve bunların yıldızlar ve burçlarla olan münasebetleri, musikinin insanlar ve hayvanlar üzerindeki etkisinden bahseden bölüm takip eder. Mecmuanın nazariyat kısmının sonunda kullanılmayan makamların kısa tariflerine yer verilmiştir. Eser iki sayfalık makamlar fihristinin ardından güftelerin sıralandığı antoloji bölümüyle sona erer (Özcan 1997: 408).
Yakışıklı, siyah top sakallı, müsriflik derecesinde cömert, bahçeciliğe ve çiçekçiliğe karşı özel bir merakı olan ve bazı şiirler de kaleme alan Hâşim Bey, halk ağzına ve halk zevkine yakın bazıları hece vezniyle yazılmış şiirler söylemiştir. Pek çok talebe yetiştirmiştir. Bunlar arasında Hacı Fâik Bey, Hacı Ârif Bey, Ekmekçi Bağdasar Ağa, Bolâhenk Nûri Bey, Üsküdarlı Neyzen Sâlim Bey ve Karantinacı İsmâil Bey en meşhurlarıdır. Hâşim Bey'in günümüze gelen bestelerinin sayısı 83'tür. Musikide tarz-ı nevîn makamı onun buluşudur. Hâşim Bey'in kardeşi Besîm Bey de musiki ile meşgul olmuştur (Özcan 1997: 408; Öztuna 1990: 336).
Kaynakça
Ak, Ahmet Şahin (2009). Türk Mûsikîsi Târihi. Ankara: Akçağ Yay.
Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyârzâde Atâ - Osmanlı Saray Tarihi - Enderûn Tarihi. C. IV. İstanbul: Kitabevi Yay.
İnal, İbnü'l-Emin Mahmud Kemal (1958). Hoş Sadâ. İstanbul.
Özalp, M. Nazmi (2000). Türk Musikisi Tarihi. C. I. İstanbul: MEB. Yay.
Özcan, Nuri (1997). "Hâşim Bey". İslam Ansiklopedisi. C. XVI. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 407-408.
Öztuna, Yılmaz (1990). "Hâşim Bey". Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi. C. I. İstanbul: KB Yay. 335-337.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. MEHMET ARSLANYayın Tarihi: 09.10.2014Güncelleme Tarihi: 10.12.2020Eserlerinden Örnekler
Şarkı
Ey baht-ı denî tâli-i siyâh
Nâr-ı firâka yakdın beni âh
Ümîd ü emel hep oldu tebâh
Âlemden itdi gönül de ikrâh
Bu rütbe sitem billâhi günâh
Âdet mi felek bu cevr ü sitem
Yok mı acabâ tab'ında kerem
Bir hâle koydun dili ki bu dem
Âlemden itdi gönül de ikrâh
Bu rütbe sitem billâhi günâh
Yandı cigerim dil oldı kebâb
Vîrân-ten oldum berbâd u harâb
Çekdiklerimi mümkin mi hisâb
Âlemden itdi gönül de ikrâh
Bu rütbe sitem billâhi günâh
(Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyârzâde Atâ - Osmanlı Saray Tarihi - Enderûn Tarihi. C. IV. İstanbul: Kitabevi Yay. 553.)
Şarkı
İster isen gel gidelim
Fener'de bir zevk idelim
Zevkinse bâde içelim
Fener'de bir zevk idelim
Vermiş iken fırsat ağyâr
Pek geç kalma sonra duyar
Yalnızca gitmek uyar
Fener'de bir zevk idelim
Geçen gün sana Haydar'da
Eylemedim mi ifâde
Bu sırrı açma bir yâda
Fener'de bir zevk idelim
Zevkin ise lavta kemân
Çaldıralım gelsin hemân
Bu şarkıyı söylet amân
Fener'de bir zevk idelim
(Özalp, M. Nazmi (2000). Türk Musikisi Tarihi. C. I. İstanbul: MEB. Yay. 566.)
Hâşim Bey Mecmû'ası'ndan
İlm-i Edvâra Dâ'ir: Fenn-i mûsikî ulûm-ı riyâziyyeden olup makâm ve âgâze ve şu'be ve terkîb ne sûretde icrâ olundukda istilzâz kesb olunacağını beyân iden ilm-i ma'rûfun ismi. Fi'l-asıl âlet-i kadîme-i ma'rûfe-i mûsîkâra nisbet ile mûsîkâr tesmiye olunup mûsîkârdan kesret-i isti'mâline binâ'en elif ile râ'nın hazfiyle mûsîkî, sâniyen hazf-i yâ'-i evvelî ile mûsikî denmişdir ve lafz-ı mûsîkâr erbâb-ı hıbret ve ashâb-ı fıtnata pûşîde degildir.
(Hâşim Bey (1280). Mecmû'a-i Hâşim Bey - Mecmû'a-i Kârhâ ve Nakşhâ Beste ve Semâ'î ve Şarkiyyât. İstanbul. 19.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 09.10.2014Güncelleme Tarihi: 10.12.2020Eserlerinden Örnekler
Şarkı
Ey baht-ı denî tâli-i siyâh
Nâr-ı firâka yakdın beni âh
Ümîd ü emel hep oldu tebâh
Âlemden itdi gönül de ikrâh
Bu rütbe sitem billâhi günâh
Âdet mi felek bu cevr ü sitem
Yok mı acabâ tab'ında kerem
Bir hâle koydun dili ki bu dem
Âlemden itdi gönül de ikrâh
Bu rütbe sitem billâhi günâh
Yandı cigerim dil oldı kebâb
Vîrân-ten oldum berbâd u harâb
Çekdiklerimi mümkin mi hisâb
Âlemden itdi gönül de ikrâh
Bu rütbe sitem billâhi günâh
(Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyârzâde Atâ - Osmanlı Saray Tarihi - Enderûn Tarihi. C. IV. İstanbul: Kitabevi Yay. 553.)
Şarkı
İster isen gel gidelim
Fener'de bir zevk idelim
Zevkinse bâde içelim
Fener'de bir zevk idelim
Vermiş iken fırsat ağyâr
Pek geç kalma sonra duyar
Yalnızca gitmek uyar
Fener'de bir zevk idelim
Geçen gün sana Haydar'da
Eylemedim mi ifâde
Bu sırrı açma bir yâda
Fener'de bir zevk idelim
Zevkin ise lavta kemân
Çaldıralım gelsin hemân
Bu şarkıyı söylet amân
Fener'de bir zevk idelim
(Özalp, M. Nazmi (2000). Türk Musikisi Tarihi. C. I. İstanbul: MEB. Yay. 566.)
Hâşim Bey Mecmû'ası'ndan
İlm-i Edvâra Dâ'ir: Fenn-i mûsikî ulûm-ı riyâziyyeden olup makâm ve âgâze ve şu'be ve terkîb ne sûretde icrâ olundukda istilzâz kesb olunacağını beyân iden ilm-i ma'rûfun ismi. Fi'l-asıl âlet-i kadîme-i ma'rûfe-i mûsîkâra nisbet ile mûsîkâr tesmiye olunup mûsîkârdan kesret-i isti'mâline binâ'en elif ile râ'nın hazfiyle mûsîkî, sâniyen hazf-i yâ'-i evvelî ile mûsikî denmişdir ve lafz-ı mûsîkâr erbâb-ı hıbret ve ashâb-ı fıtnata pûşîde degildir.
(Hâşim Bey (1280). Mecmû'a-i Hâşim Bey - Mecmû'a-i Kârhâ ve Nakşhâ Beste ve Semâ'î ve Şarkiyyât. İstanbul. 19.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 10.12.2020Eserlerinden Örnekler
Şarkı
Ey baht-ı denî tâli-i siyâh
Nâr-ı firâka yakdın beni âh
Ümîd ü emel hep oldu tebâh
Âlemden itdi gönül de ikrâh
Bu rütbe sitem billâhi günâh
Âdet mi felek bu cevr ü sitem
Yok mı acabâ tab'ında kerem
Bir hâle koydun dili ki bu dem
Âlemden itdi gönül de ikrâh
Bu rütbe sitem billâhi günâh
Yandı cigerim dil oldı kebâb
Vîrân-ten oldum berbâd u harâb
Çekdiklerimi mümkin mi hisâb
Âlemden itdi gönül de ikrâh
Bu rütbe sitem billâhi günâh
(Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyârzâde Atâ - Osmanlı Saray Tarihi - Enderûn Tarihi. C. IV. İstanbul: Kitabevi Yay. 553.)
Şarkı
İster isen gel gidelim
Fener'de bir zevk idelim
Zevkinse bâde içelim
Fener'de bir zevk idelim
Vermiş iken fırsat ağyâr
Pek geç kalma sonra duyar
Yalnızca gitmek uyar
Fener'de bir zevk idelim
Geçen gün sana Haydar'da
Eylemedim mi ifâde
Bu sırrı açma bir yâda
Fener'de bir zevk idelim
Zevkin ise lavta kemân
Çaldıralım gelsin hemân
Bu şarkıyı söylet amân
Fener'de bir zevk idelim
(Özalp, M. Nazmi (2000). Türk Musikisi Tarihi. C. I. İstanbul: MEB. Yay. 566.)
Hâşim Bey Mecmû'ası'ndan
İlm-i Edvâra Dâ'ir: Fenn-i mûsikî ulûm-ı riyâziyyeden olup makâm ve âgâze ve şu'be ve terkîb ne sûretde icrâ olundukda istilzâz kesb olunacağını beyân iden ilm-i ma'rûfun ismi. Fi'l-asıl âlet-i kadîme-i ma'rûfe-i mûsîkâra nisbet ile mûsîkâr tesmiye olunup mûsîkârdan kesret-i isti'mâline binâ'en elif ile râ'nın hazfiyle mûsîkî, sâniyen hazf-i yâ'-i evvelî ile mûsikî denmişdir ve lafz-ı mûsîkâr erbâb-ı hıbret ve ashâb-ı fıtnata pûşîde degildir.
(Hâşim Bey (1280). Mecmû'a-i Hâşim Bey - Mecmû'a-i Kârhâ ve Nakşhâ Beste ve Semâ'î ve Şarkiyyât. İstanbul. 19.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Şarkı
Ey baht-ı denî tâli-i siyâh
Nâr-ı firâka yakdın beni âh
Ümîd ü emel hep oldu tebâh
Âlemden itdi gönül de ikrâh
Bu rütbe sitem billâhi günâh
Âdet mi felek bu cevr ü sitem
Yok mı acabâ tab'ında kerem
Bir hâle koydun dili ki bu dem
Âlemden itdi gönül de ikrâh
Bu rütbe sitem billâhi günâh
Yandı cigerim dil oldı kebâb
Vîrân-ten oldum berbâd u harâb
Çekdiklerimi mümkin mi hisâb
Âlemden itdi gönül de ikrâh
Bu rütbe sitem billâhi günâh
(Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyârzâde Atâ - Osmanlı Saray Tarihi - Enderûn Tarihi. C. IV. İstanbul: Kitabevi Yay. 553.)
Şarkı
İster isen gel gidelim
Fener'de bir zevk idelim
Zevkinse bâde içelim
Fener'de bir zevk idelim
Vermiş iken fırsat ağyâr
Pek geç kalma sonra duyar
Yalnızca gitmek uyar
Fener'de bir zevk idelim
Geçen gün sana Haydar'da
Eylemedim mi ifâde
Bu sırrı açma bir yâda
Fener'de bir zevk idelim
Zevkin ise lavta kemân
Çaldıralım gelsin hemân
Bu şarkıyı söylet amân
Fener'de bir zevk idelim
(Özalp, M. Nazmi (2000). Türk Musikisi Tarihi. C. I. İstanbul: MEB. Yay. 566.)
Hâşim Bey Mecmû'ası'ndan
İlm-i Edvâra Dâ'ir: Fenn-i mûsikî ulûm-ı riyâziyyeden olup makâm ve âgâze ve şu'be ve terkîb ne sûretde icrâ olundukda istilzâz kesb olunacağını beyân iden ilm-i ma'rûfun ismi. Fi'l-asıl âlet-i kadîme-i ma'rûfe-i mûsîkâra nisbet ile mûsîkâr tesmiye olunup mûsîkârdan kesret-i isti'mâline binâ'en elif ile râ'nın hazfiyle mûsîkî, sâniyen hazf-i yâ'-i evvelî ile mûsikî denmişdir ve lafz-ı mûsîkâr erbâb-ı hıbret ve ashâb-ı fıtnata pûşîde degildir.
(Hâşim Bey (1280). Mecmû'a-i Hâşim Bey - Mecmû'a-i Kârhâ ve Nakşhâ Beste ve Semâ'î ve Şarkiyyât. İstanbul. 19.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Hatice Mualla Sümer | d. 13 Ağustos 1929 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Celal Sahir Erozan | d. 29 Eylül 1883 - ö. 16 Kasım 1935 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Fatma İrfan Serhan | d. 9 Ocak 1915 - ö. 18 Ağustos 1992 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | CELÂLÎ | d. 1815 - ö. 1863 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | GÜLŞÂNÎ, Ömer | d. 1815 - ö. 1883 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | AZMÎ, Hüseyin Azmî Dede | d. 1815 - ö. 1892 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | ZEBÎH, Ağa İsmâil | d. ? - ö. 1868-69 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | SERVET, Hasan Servet Efendi, İzmirli | d. 1809 - ö. 1868 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | DELİ AZİZ, Velioğlu | d. ? - ö. 1868-1869 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | VÂLİHÎ, Acem-zâde | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | Ahmet Rasim | d. 1865 - ö. 21 Eylül 1932 | Meslek | Görüntüle |
12 | FÂ'İK BEY, Hacı Fâ'ik Bey | d. 1831 - ö. 1891 | Meslek | Görüntüle |
13 | ŞEREF, Halîl Şeref Efendi | d. 1796 - ö. 1850-51 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | RIFKÎ | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | SÂMÎ, Abdurrahman Paşa | d. 1792 - ö. 1881 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | MÛSÂ KÂZIM EFENDİ | d. 1858-59 - ö. 1920 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | HADİYE SARI | d. 1950 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Celal Esat Arseven | d. 1875 - ö. 13 Kasım 1971 | Madde Adı | Görüntüle |