Madde Detay
KÂZIM PAŞA, Mûsâ Kâzım, Koniçeli
(d. 1237/1821 - ö. 1307/1890)
divan şairi, devlet adamı
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
1237/1821 yılında bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Koniçe'de doğdu. Asıl adı Mûsâ Kâzım'dır. Asıl adı Mûsâ olduğu hâlde Osmanlı Müellifleri'nde yanlış olarak İbrâhim şeklinde kaydedilmiştir (Bursalı Mehmed Tahir 1333: 402). Şiirlerinde Kâzım mahlasını kullandı. Haremeyn muhasebeciliği ve Rûznâmçe-i sânî görevlerinde bulunan Hüseyin Hüsnü Bey'in oğludur. Küçük yaşta babasıyla birlikte İstanbul'a gitti. Yaşı ve tahsili ilerleyince Dîvân-ı Hümâyûn ve Mühimme kalemlerine devam ederek memuriyet hayatına girdi. Bir müddet de Mâliye Mektûbî kalemine devam etti. Burada gösterdiği başarı dolayısıyla Asâkir-i Hâssa kitabetine tayin edildi ve askerliğe intisap etmiş oldu. Birkaç yıl sonra 1271/1855 senesinde Livâ kitabeti ve alay eminliğine yükseldi. Gittikçe aşırılığa varan hicivleri birçok kişiyi rahatsız ettiğinden Kâzım Paşa zaman zaman sıkıntılara düştü. Mütercim Rüşdü Paşa'yı hicvettiği bir kıtasından dolayı onun seraskerliği sırasında binbaşı rütbesi geri alınarak 1279/1862 senesinde Kıbrıs'a sürüldü. Ancak Yûsuf Kâmil Paşa'nın sadrazamlığı döneminde affedildi, rütbesi iade edildi ve 1280/1863 senesinde İstanbul'a dönmesi sağlandı. Yûsuf Kâmil Paşa yirmi bin kuruş göndererek borcunu ve yol masrafını karşılamıştı. Zamanla ferikliğe (paşalığa) yükselen Kâzım Paşa, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Dördüncü Ordu Erkân-ı Harbiyye reisliğinde bulundu. Karadağ bozgunundan suçlu görülerek muhakeme edildiyse de ceza almadı. Bâb-ı Seraskerî Muhasebat Dairesi'nde çalışmaya başladıktan sonra buranın ikinci reisliğine kadar yükseldi. Bir süre Masarifat nazır vekilliği yaptıysa da her müracaatı hiç araştırmadan gerekli ödemenin yapılması kaydıyla veznedarlığa havale ettiğinden görevinden alındı. Son görevi olan Dîvân-ı Harbî daimi üyesi iken 1307/1890 senesinde Üsküdar'da Açık Türbe Mahallesi'ndeki evinde vefat etti ve Aziz Mahmûd Hüdâyî Türbesi haziresine defnedildi. Yakın dostlarından Muallim Nâcî, na't-gû olarak anılan şairin vefatına bunu telmih eden şu mücevher tarihi düşürmüştür: "Göçdi yâ Hay diye Hassân gibi Kâzım Paşa" (Uzun 2002: 152).
Eserleri alfabetik olarak şunlardır:
1. Dîvân-ı Kâzım Paşa: Yazma nüshaları Ankara Millî Kütüphane Yz. FB 175, B 200, A 2243 ve Külliyât adıyla B 1015'te kayıtlı olup ayrıca İstanbul'da 1329/1912 senesinde 93 sayfa hâlinde basılmıştır. Bir kıtayla başlayan basılı Dîvân'ın kasideler kısmında Hz. Peygamber hakkında bir na't; Hz. Ali, Ehl-i Beyt ve Hz. Hasan için yazılmış dört na't, evlâd-ı Mustafâ'ya dair iki mersiye, Bağdatlı Rûhî'nin Terkîb-i Bend'i ve Nef'î'nin Sâkînâme'sine birer nazire ile çoğu aşk konusunda yirmi sekiz gazel yer almaktadır. Bir Dîvânçe hüviyetindeki eserde Kâzım Paşa'nın hicivleri bulunmadığı gibi şiirlerinin pek çoğu da yoktur.
2. Makâlîd-i Aşk: İstanbul'da 1301/1884 yılında 60 sayfa hâlinde basılmıştır. Daha sonra 1307/1889 ve 1325/1909 yıllarında da iki defa basıldı. Türkçe başlayıp Arapça bir beyitle sona eren tevhidin ardından Kerbelâ Vak'ası'na giriş sayılacak bir mukaddime şeklinde tanzim edilmiş, aynı Arapça beyitle birbirine bağlanan, beyit sayıları farklı altı bölümlük uzun bir manzumeyle başlar. Bentler hâlinde ve tertib beyitleriyle bağlanarak yazılmış yirmi sekiz mersiye ile bir kıtadan sonra "Kasîde Der-Sitâyiş-i İmâm-ı Hüseyn" başlıklı altmış üç beyitlik manzumeyle son bulur. Bu hâliyle Makâlîd-i Aşk'ı Kerbelâ Mersiyeleri'nden ibaret bir Dîvânçe saymak mümkündür.
3. Mersiye ve Kasîde: İstanbul'da 1293/1876 senesinde 11 sayfa hâline basılmıştır.
4. Mersiye: İstanbul'da 1289/1872 senesinde 16 sayfa hâlinde basıldı.
5. Mersiyeler: İstanbul'da tarihsiz olarak 7 sayfa hâlinde basıldı.
6. Riyâzü'l-Asfiyâ: İstanbul'da 1296/1879 yılında 13 sayfa hâlinde basıldı. Bu da mersiyelerden ibarettir.
Fuzûlî tarzındaki şiir, na't ve mersiyeleriyle yazılı ve sözlü hicivleri şairlikteki kudretinin göstergesi kabul edilen Kâzım Paşa, Nâmık Kemal ve Muallim Nâci tarafından "gerçekten şair" olarak kabul edilmiş bir sanatkârdır. Hersekli Ârif Hikmet Bey'in İstanbul Lâleli'deki evinde bir araya gelen ve daha sonraki yıllarda Encümen-i Şu'arâ adıyla anılan tanınmış şair ve edipler arasında Kâzım Paşa da bulunuyordu. Hiciv söylemekte ustaydı. Devrindeki birçok kişi onun sivri dilinden kurtulamamıştır. Hatta hiciv konusunda meşhur hiciv şairlerinden Şair Eşref'i etkilediği de söylenmektedir. Tasavvufla yakından ilgili olan, kuvvetli bir Ehl-i Beyt muhibbi olarak tanınan ve kaleme aldığı kuvvetli mersiyeleriyle bunu ortaya koyan Kâzım Paşa, Bedevî tarikatından hilafet aldığı gibi Celvetiyye tarikatından da taç giymişti. Fatîn, Kâzım Paşa'nın şiiri hakkında şunları söyler: "Her neviden şiir söylemeye muktedir usta bir şair olup özellikle kaside söylemekte eşsiz, akran ve emsalinden çok üstündü. Mersiye söylemekte üstün bir mahareti ve Dîvân olacak kadar çok sayıda ve güzel şiirleri vardı." (Fatîn 1271: 347). Sicill-i Osmânî'de de şöyle denilmektedir: "Edip ve ateş dilli, güzel şiirler söyleyen bir şair olup aynı zamanda hicivleri meşhurdur. Bir Dîvân-ı Eş'âr'ı ve Dîvân'a alınmayan bir o kadar da mizah ve hicvi vardır." (Mehmed Süreyya 1311: 67).
Kaynakça
Arslan, Mehmet, Mehtap Erdoğan (2009). Kerbelâ Mersiyeleri. Ankara: Grafiker Yay.
Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. II. İstanbul.
Fatîn Dâvud (1271). Hâtimetü'l‑Eş‘âr. İstanbul.
İnal, İbnü'l-Emin Mahmud Kemal (1988). Son Asır Türk Şairleri. C. II. İstanbul: Dergah Yay.
Mehmed Süreyya (1311). Sicill-i Osmânî. C. IV. İstanbul.
Şemseddîn Sâmî (1314). Kâmûsü'l‑A‘lâm. C. V. İstanbul.
Uzun, Mustafa (2002). "Kâzım Paşa". İslam Ansiklopedisi. Ankara: TDV. Yay. 152.
Ünver, Niyazi (2004). "Kâzım Paşa". Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. V. Ankara: AKM Yay. 428.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. MEHMET ARSLANYayın Tarihi: 26.11.2014Güncelleme Tarihi: 01.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
İntizâr âşık-ı nâ-kâmına firkat gibidir
Merd-i me'yûsa tesellî de şemâtet gibidir
Mütekebbirlere kibr itme tasadduk sayılır
Zâlime cevr ü ezâ kılma ibâdet gibidir
Çeşm-i im'ân ile baksan işine dünyânın
İstikâmet şu asırlarda ihânet gibidir
Oldı mu'tâd-ı dürûğ ol kadar ebnâ-yı zamân
Doğru söz söylemek izhâr-ı kabâhat gibidir
Kerem-i nâ-be-mahal cûddan olmaz ma'dûd
Zemm ü medh olmada tebzîr denâ'et gibidir
Görünür haddi tecâvüz eden emrin zıddı
Fart-ı tevkîr ü tekâpû da hakâret gibidir
Halkı te'vîle alışdırdı usûl-i tahlîf
Şimdi her vâv-ı kasem sirkate âlet gibidir
Geçdik ihsânlarından küberâ-yı asrın
Bir mazarratları değmezse inâyet gibidir
Kâzım âlemde Fransızcayı ta'lîm etmek
Nazar-ı kadr-i ekâbirde diyânet gibidir
(İnal, İbnü'l-Emîn Mahmud Kemal (1988). Son Asır Türk Şairleri. C. II. İstanbul: Dergah Yay. 809, 810.)
Kaside - Mersiye
Mâh-ı mâtem kim olur her yıl nümâyân yâ Hüseyn
Tâzeler dâğ-ı derûnın ehl‑i îmân yâ Hüseyn
Âh feryâd itmesün yâ neylesün erbâb-ı aşk
Hasretinle âsumân ağlar bugün kan yâ Hüseyn
Nola olsa haşre dek dûlâb-ı devrân muztarib
İtdi seyl-âb-ı şekâ izhâr-ı tuğyân yâ Hüseyn
Hûn-ı evlâd-ı Alî'den Kerbelâ toprağının
Oldı her bir rîze-sengi la'l u mercân yâ Hüseyn
Na'rahâ-yı yâ Muhammed nâlehâ-yı vâ Alî
Eyledi Rûhu'l-Emîni zâr u giryân yâ Hüseyn
Hur u gılmânın ider cân u ciger-gâhın kebâb
El-ataş-gûyâ olan etfâl ü nisvân yâ Hüseyn
Dest urup dâmân-ı arşa bahr-ı bî-pâyân-ı eşk
Lâ-mekânı tutdı dûd-ı âh u efgân yâ Hüseyn
Pâre pâre eyleyüp âl‑i izâmın kıldılar
Mushaf-ı şîrâze-i dîni perîşân yâ Hüseyn
Sâyesi üftâde-i hâk olmamışken ceddinin
Hâk-sâr itdi seni erbâb‑ı udvân yâ Hüseyn
Gül gibi devletlü başın tu'me‑i tîg oldı hayf
İtmeyüp Allâh'dan haşyet Yezîdân yâ Hüseyn
Ref' olundı arş-ı Rahmân'a vücûd-ı Mustafâ
Hûn-ı pâkin oldıgı dem hâke rîzân yâ Hüseyn
Sen yaturken sîne-i sad-çâk ile al kanda
Kanlu yaşın çok mudur dökse muhibbân yâ Hüseyn
Fürkatin virdi cemâlullâha envâr-ı celâl
Âteşin kıldı Resûlullâh'ı sûzân yâ Hüseyn
Sensin ol ser-çeşme-i ehl-i şehâdet kim ider
Hûn-ı pâkin hâne-i imkânı vîrân yâ Hüseyn
Sen o mihr-i âlem-i evc-i hüviyyetsin k'olur
Nûr-ı zât‑ı Kibriyâ vechinde rahşân yâ Hüseyn
Dil-harâb-ı derd-i aşkındur kulun Kâzım senin
Devlet-i vaslınla kıl ihyâ vü dermân yâ Hüseyn
Dûdmân-ı pâkine olsun salât-ı bî-hisâb
Şem'-i bezm-i kudret oldukça fürûzân yâ Hüseyn
(Kâzım Paşa (1301). Makâlîd-i Aşk. İstanbul. 13.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 26.11.2014Güncelleme Tarihi: 01.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
İntizâr âşık-ı nâ-kâmına firkat gibidir
Merd-i me'yûsa tesellî de şemâtet gibidir
Mütekebbirlere kibr itme tasadduk sayılır
Zâlime cevr ü ezâ kılma ibâdet gibidir
Çeşm-i im'ân ile baksan işine dünyânın
İstikâmet şu asırlarda ihânet gibidir
Oldı mu'tâd-ı dürûğ ol kadar ebnâ-yı zamân
Doğru söz söylemek izhâr-ı kabâhat gibidir
Kerem-i nâ-be-mahal cûddan olmaz ma'dûd
Zemm ü medh olmada tebzîr denâ'et gibidir
Görünür haddi tecâvüz eden emrin zıddı
Fart-ı tevkîr ü tekâpû da hakâret gibidir
Halkı te'vîle alışdırdı usûl-i tahlîf
Şimdi her vâv-ı kasem sirkate âlet gibidir
Geçdik ihsânlarından küberâ-yı asrın
Bir mazarratları değmezse inâyet gibidir
Kâzım âlemde Fransızcayı ta'lîm etmek
Nazar-ı kadr-i ekâbirde diyânet gibidir
(İnal, İbnü'l-Emîn Mahmud Kemal (1988). Son Asır Türk Şairleri. C. II. İstanbul: Dergah Yay. 809, 810.)
Kaside - Mersiye
Mâh-ı mâtem kim olur her yıl nümâyân yâ Hüseyn
Tâzeler dâğ-ı derûnın ehl‑i îmân yâ Hüseyn
Âh feryâd itmesün yâ neylesün erbâb-ı aşk
Hasretinle âsumân ağlar bugün kan yâ Hüseyn
Nola olsa haşre dek dûlâb-ı devrân muztarib
İtdi seyl-âb-ı şekâ izhâr-ı tuğyân yâ Hüseyn
Hûn-ı evlâd-ı Alî'den Kerbelâ toprağının
Oldı her bir rîze-sengi la'l u mercân yâ Hüseyn
Na'rahâ-yı yâ Muhammed nâlehâ-yı vâ Alî
Eyledi Rûhu'l-Emîni zâr u giryân yâ Hüseyn
Hur u gılmânın ider cân u ciger-gâhın kebâb
El-ataş-gûyâ olan etfâl ü nisvân yâ Hüseyn
Dest urup dâmân-ı arşa bahr-ı bî-pâyân-ı eşk
Lâ-mekânı tutdı dûd-ı âh u efgân yâ Hüseyn
Pâre pâre eyleyüp âl‑i izâmın kıldılar
Mushaf-ı şîrâze-i dîni perîşân yâ Hüseyn
Sâyesi üftâde-i hâk olmamışken ceddinin
Hâk-sâr itdi seni erbâb‑ı udvân yâ Hüseyn
Gül gibi devletlü başın tu'me‑i tîg oldı hayf
İtmeyüp Allâh'dan haşyet Yezîdân yâ Hüseyn
Ref' olundı arş-ı Rahmân'a vücûd-ı Mustafâ
Hûn-ı pâkin oldıgı dem hâke rîzân yâ Hüseyn
Sen yaturken sîne-i sad-çâk ile al kanda
Kanlu yaşın çok mudur dökse muhibbân yâ Hüseyn
Fürkatin virdi cemâlullâha envâr-ı celâl
Âteşin kıldı Resûlullâh'ı sûzân yâ Hüseyn
Sensin ol ser-çeşme-i ehl-i şehâdet kim ider
Hûn-ı pâkin hâne-i imkânı vîrân yâ Hüseyn
Sen o mihr-i âlem-i evc-i hüviyyetsin k'olur
Nûr-ı zât‑ı Kibriyâ vechinde rahşân yâ Hüseyn
Dil-harâb-ı derd-i aşkındur kulun Kâzım senin
Devlet-i vaslınla kıl ihyâ vü dermân yâ Hüseyn
Dûdmân-ı pâkine olsun salât-ı bî-hisâb
Şem'-i bezm-i kudret oldukça fürûzân yâ Hüseyn
(Kâzım Paşa (1301). Makâlîd-i Aşk. İstanbul. 13.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 01.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
İntizâr âşık-ı nâ-kâmına firkat gibidir
Merd-i me'yûsa tesellî de şemâtet gibidir
Mütekebbirlere kibr itme tasadduk sayılır
Zâlime cevr ü ezâ kılma ibâdet gibidir
Çeşm-i im'ân ile baksan işine dünyânın
İstikâmet şu asırlarda ihânet gibidir
Oldı mu'tâd-ı dürûğ ol kadar ebnâ-yı zamân
Doğru söz söylemek izhâr-ı kabâhat gibidir
Kerem-i nâ-be-mahal cûddan olmaz ma'dûd
Zemm ü medh olmada tebzîr denâ'et gibidir
Görünür haddi tecâvüz eden emrin zıddı
Fart-ı tevkîr ü tekâpû da hakâret gibidir
Halkı te'vîle alışdırdı usûl-i tahlîf
Şimdi her vâv-ı kasem sirkate âlet gibidir
Geçdik ihsânlarından küberâ-yı asrın
Bir mazarratları değmezse inâyet gibidir
Kâzım âlemde Fransızcayı ta'lîm etmek
Nazar-ı kadr-i ekâbirde diyânet gibidir
(İnal, İbnü'l-Emîn Mahmud Kemal (1988). Son Asır Türk Şairleri. C. II. İstanbul: Dergah Yay. 809, 810.)
Kaside - Mersiye
Mâh-ı mâtem kim olur her yıl nümâyân yâ Hüseyn
Tâzeler dâğ-ı derûnın ehl‑i îmân yâ Hüseyn
Âh feryâd itmesün yâ neylesün erbâb-ı aşk
Hasretinle âsumân ağlar bugün kan yâ Hüseyn
Nola olsa haşre dek dûlâb-ı devrân muztarib
İtdi seyl-âb-ı şekâ izhâr-ı tuğyân yâ Hüseyn
Hûn-ı evlâd-ı Alî'den Kerbelâ toprağının
Oldı her bir rîze-sengi la'l u mercân yâ Hüseyn
Na'rahâ-yı yâ Muhammed nâlehâ-yı vâ Alî
Eyledi Rûhu'l-Emîni zâr u giryân yâ Hüseyn
Hur u gılmânın ider cân u ciger-gâhın kebâb
El-ataş-gûyâ olan etfâl ü nisvân yâ Hüseyn
Dest urup dâmân-ı arşa bahr-ı bî-pâyân-ı eşk
Lâ-mekânı tutdı dûd-ı âh u efgân yâ Hüseyn
Pâre pâre eyleyüp âl‑i izâmın kıldılar
Mushaf-ı şîrâze-i dîni perîşân yâ Hüseyn
Sâyesi üftâde-i hâk olmamışken ceddinin
Hâk-sâr itdi seni erbâb‑ı udvân yâ Hüseyn
Gül gibi devletlü başın tu'me‑i tîg oldı hayf
İtmeyüp Allâh'dan haşyet Yezîdân yâ Hüseyn
Ref' olundı arş-ı Rahmân'a vücûd-ı Mustafâ
Hûn-ı pâkin oldıgı dem hâke rîzân yâ Hüseyn
Sen yaturken sîne-i sad-çâk ile al kanda
Kanlu yaşın çok mudur dökse muhibbân yâ Hüseyn
Fürkatin virdi cemâlullâha envâr-ı celâl
Âteşin kıldı Resûlullâh'ı sûzân yâ Hüseyn
Sensin ol ser-çeşme-i ehl-i şehâdet kim ider
Hûn-ı pâkin hâne-i imkânı vîrân yâ Hüseyn
Sen o mihr-i âlem-i evc-i hüviyyetsin k'olur
Nûr-ı zât‑ı Kibriyâ vechinde rahşân yâ Hüseyn
Dil-harâb-ı derd-i aşkındur kulun Kâzım senin
Devlet-i vaslınla kıl ihyâ vü dermân yâ Hüseyn
Dûdmân-ı pâkine olsun salât-ı bî-hisâb
Şem'-i bezm-i kudret oldukça fürûzân yâ Hüseyn
(Kâzım Paşa (1301). Makâlîd-i Aşk. İstanbul. 13.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
İntizâr âşık-ı nâ-kâmına firkat gibidir
Merd-i me'yûsa tesellî de şemâtet gibidir
Mütekebbirlere kibr itme tasadduk sayılır
Zâlime cevr ü ezâ kılma ibâdet gibidir
Çeşm-i im'ân ile baksan işine dünyânın
İstikâmet şu asırlarda ihânet gibidir
Oldı mu'tâd-ı dürûğ ol kadar ebnâ-yı zamân
Doğru söz söylemek izhâr-ı kabâhat gibidir
Kerem-i nâ-be-mahal cûddan olmaz ma'dûd
Zemm ü medh olmada tebzîr denâ'et gibidir
Görünür haddi tecâvüz eden emrin zıddı
Fart-ı tevkîr ü tekâpû da hakâret gibidir
Halkı te'vîle alışdırdı usûl-i tahlîf
Şimdi her vâv-ı kasem sirkate âlet gibidir
Geçdik ihsânlarından küberâ-yı asrın
Bir mazarratları değmezse inâyet gibidir
Kâzım âlemde Fransızcayı ta'lîm etmek
Nazar-ı kadr-i ekâbirde diyânet gibidir
(İnal, İbnü'l-Emîn Mahmud Kemal (1988). Son Asır Türk Şairleri. C. II. İstanbul: Dergah Yay. 809, 810.)
Kaside - Mersiye
Mâh-ı mâtem kim olur her yıl nümâyân yâ Hüseyn
Tâzeler dâğ-ı derûnın ehl‑i îmân yâ Hüseyn
Âh feryâd itmesün yâ neylesün erbâb-ı aşk
Hasretinle âsumân ağlar bugün kan yâ Hüseyn
Nola olsa haşre dek dûlâb-ı devrân muztarib
İtdi seyl-âb-ı şekâ izhâr-ı tuğyân yâ Hüseyn
Hûn-ı evlâd-ı Alî'den Kerbelâ toprağının
Oldı her bir rîze-sengi la'l u mercân yâ Hüseyn
Na'rahâ-yı yâ Muhammed nâlehâ-yı vâ Alî
Eyledi Rûhu'l-Emîni zâr u giryân yâ Hüseyn
Hur u gılmânın ider cân u ciger-gâhın kebâb
El-ataş-gûyâ olan etfâl ü nisvân yâ Hüseyn
Dest urup dâmân-ı arşa bahr-ı bî-pâyân-ı eşk
Lâ-mekânı tutdı dûd-ı âh u efgân yâ Hüseyn
Pâre pâre eyleyüp âl‑i izâmın kıldılar
Mushaf-ı şîrâze-i dîni perîşân yâ Hüseyn
Sâyesi üftâde-i hâk olmamışken ceddinin
Hâk-sâr itdi seni erbâb‑ı udvân yâ Hüseyn
Gül gibi devletlü başın tu'me‑i tîg oldı hayf
İtmeyüp Allâh'dan haşyet Yezîdân yâ Hüseyn
Ref' olundı arş-ı Rahmân'a vücûd-ı Mustafâ
Hûn-ı pâkin oldıgı dem hâke rîzân yâ Hüseyn
Sen yaturken sîne-i sad-çâk ile al kanda
Kanlu yaşın çok mudur dökse muhibbân yâ Hüseyn
Fürkatin virdi cemâlullâha envâr-ı celâl
Âteşin kıldı Resûlullâh'ı sûzân yâ Hüseyn
Sensin ol ser-çeşme-i ehl-i şehâdet kim ider
Hûn-ı pâkin hâne-i imkânı vîrân yâ Hüseyn
Sen o mihr-i âlem-i evc-i hüviyyetsin k'olur
Nûr-ı zât‑ı Kibriyâ vechinde rahşân yâ Hüseyn
Dil-harâb-ı derd-i aşkındur kulun Kâzım senin
Devlet-i vaslınla kıl ihyâ vü dermân yâ Hüseyn
Dûdmân-ı pâkine olsun salât-ı bî-hisâb
Şem'-i bezm-i kudret oldukça fürûzân yâ Hüseyn
(Kâzım Paşa (1301). Makâlîd-i Aşk. İstanbul. 13.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | ELESGER ALMEMMED OĞLU | d. 1821 - ö. 07.03.1926 | Doğum Yılı | Görüntüle |
2 | SÜLEYMÂN EFENDİ, Şeyh Süleymân, Buharalı | d. 1821 - ö. 1890 | Doğum Yılı | Görüntüle |
3 | ZEKÎ, Refîk Efendi-zâde Mehmed Zekî Dede | d. 1821 - ö. 1882-83 | Doğum Yılı | Görüntüle |
4 | HASAN RIZÂ EFENDİ | d. 1809-10? - ö. 1890 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
5 | MUSTAFA NÛRÎ PAŞA | d. 1824 - ö. 1890 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | ŞEFKATÎ, Ali Şefkatî | d. 1822 - ö. 1890 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | Necip Türkçü | d. 1872 - ö. 22 Şubat 1950 | Meslek | Görüntüle |
8 | Nurettin Topçu | d. 20 Kasım 1909 - ö. 10 Temmuz 1975 | Meslek | Görüntüle |
9 | RIZÂ PAŞA, Hüseyin Rızâ Paşa, Yakovalı | d. 1839 - ö. 1904 | Meslek | Görüntüle |
10 | HALÎM, Hâfız Abdülhalîm Efendi | d. ? - ö. 1820 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | SÎRET/SA’ÎD, Şerîf Paşa-zâde Sa’îd Sîret Bey | d. ? - ö. 1830 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | NAKŞÎ, Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi | d. ? - ö. 1853-54 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | Vehbî, Tophaneli Vehbî | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
14 | ÂSIM, Yeğen-zâde İbrahim Âsım Bey | d. ? - ö. 1838-39 | Madde Adı | Görüntüle |
15 | MAHVÎ | d. ? - ö. 1580 | Madde Adı | Görüntüle |