ZİKRİ, Abdulgani Oğuz

(d. 1873 / ö. 1939)
imam
(Tekke / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Abdulgani’dir. 1873 yılında Erzurum’un Oltu ilçesine bağlı Çamlıbel (Ardos) köyünde dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlarda köyünde dini öğrenime başlayan Zikri, hocasının referansıyla Erzurum’da Kurşunlu Medresesinde sürdürdüğü öğrenimini tamamladıktan sonra Erzurum’un Horasan ilçesine bağlı Sanamer köyünde imamlık görevine başlamış, daha sonra kendi köyünden bir kızla evlenmiştir. Sanamer’de imamlık yaptığı yıllarda o köyde oturan Rıfai şeyhi Hacı Ahmet Baba’ya intisap etmiş, Hacı Ahmet Baba’nın vefatından sonra Rıfai geleneğinin temsilcisi olarak yaşamını sürdürmüş ve müritler yetiştirmiştir (Düzgün 2007: 94).

Birinci Dünya Savaşı yıllarında eşi ve oğlunun da aralarında bulunduğu on bir yakınının kısa aralıklarla ölümü, şairi derinden etkilemiştir. Sanamer köyünden ayrıldıktan sonra Ilıca-Canören, Aşkale-Küçükgeçit, Ilıca-Tebrizcik ve Ağaver, Erzurum-Merkez-Çiftlik köylerinde imam-hatip olarak görev yapmıştır. 1935 yılının Mayıs ayında başladığı son görevini Ilıca-Beypınarı (Öznü) köyünde yapmştır. Soyadı kanununun ardından Oğuz soyadını almıştır. İlk eşinin ölümünden sonra iki kez daha evlenen ve bu evliliklerinden ikisi kız, üçü erkek olmak üzere beş çocuk sahibi olan Zikri, 1939 yılının ağustos ayında imam-hatip olarak görev yaptığı Beypınarı köyünde vefat etmiş ve aynı köyde defnedilmiştir (Düzgün 2007: 94-95).

Sanamer köyünde görev yaptığı ve tasavvuf kültürüyle tanıştığı yıllarda şiir yazmaya başlayan Zikri’nin şiirlerinin tamamını ihtiva eden bir esere rastlanmamıştır. Kendisi tarafından müstakil kâğıt parçalarına yazılan şiirlerin ölümünden sonra sevenleri arasında paylaşıldığı ileri sürülmektedir. Onun şiirleri çoğunlukla sözlü gelenekte yaşatılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Dilaver Düzgün arşivinde bulunan 53 şiir, Zikri’nin müritlerinden Mehmet Karagöz’ün kişisel cep defterinden alınmıştır. Yine Mehmet Karagöz’den temin edilen ve Zikri’nin kendi el yazısıyla kaleme alınmış olan 11 şiirin fotokopisi de aynı arşivdedir. Bu 11 şiir, söz konusu cep defterinde de mevcuttur. Zikri'nin şiirlerinden 15'i Düzgün tarafından 2007 yılında neşredilmiştir. Sedat Adıgüzel ise 2015 yılında şairin ulaşılabilen 53 şiirini yayımlamıştır.

Bir şiirinin “Besmeleyle başladım divanıma ben ibtida” biçimindeki ilk dizesinden ve bir başka şiirindeki “Ey didelerim defter-i divanıma bir bak” dizesinden şairin geleneğe uygun bir divan tertip ettiği yahut bunu gerçekleştirmeye çalıştığı tahmin edilmektedir..

Zikri’nin şiirlerinin tümünde hece vezni kullanılmakla birlikte bazı şiirlerinde karşımıza çıkan aruzlu mısraların çokluğu düşündürücüdür. Şiir bütünlüğü halinde aruz vezninin görülmemesi, sözlü gelenek içinde yayılan manzumelerin birtakım değişikliklere uğradığı ihtimalini düşündürmektedir. Ancak, Zikri’nin kendi el yazısıyla ortaya konulan şiirlerde de aynı hataların varlığı bu ihtimali zayıflatmaktadır. Şiirlerin tümü göz önünde bulundurulduğunda Zikri’nin klasik şairleri okuduğu, önemli seviyede bir aruz kültürüne sahip olduğu, ancak aruzu şiirlerine uygulamak konusunda özel bir itina göstermediği anlaşılmaktadır.

Zikri’nin şiirlerinin altısı beyitler, diğerleri dörtlükler hâlinde yazılmıştır. Beyitler hâlinde yazılanlar, gazel nazım biçimindedir. Dörtlükler hâlinde yazılan 22 şiir, divan şiiri nazım biçimlerinden murabba veya âşık tarzı şiir içinde divani olarak adlandırılan nazım biçimi özelliklerine sahiptir. Dörtlükler hâlinde yazılan 25 şiir ise koşma nazım biçimindedir.

Zikri, tasavvufun temel ilkelerini aktarmak için şiiri bir araç olarak kullanmakla birlikte azımsanamayacak ölçüde lirik söyleyişiyle estetik kaygıyı da öne çıkarır, böylece mesajını verirken kuru ve didaktik olmaktan uzaklaşır.

İyi bir tasavvuf eğitimi alan, bu nedenle ilahi aşkı şiirlerinin mihverine oturtan şair, bunu tasavvufun bilinen kuralları çerçevesinde dikkatlere sunmuştur. “Allah’a ulaşma yolunda nefis terbiyesini gerçekleştirme” biçiminde özetlenebilecek tasavvufi görüş, Zikri’nin şiirlerinin tümüne egemen durumdadır. İyi bir nefis terbiyesinin ardından ortaya çıkması beklenen “insan-ı kâmil” modeli, sıklıkla şiirlerinde yansımasını bulur.

Şair, alçak gönüllü olmayı “olgun insan”ın kaçınılmaz özelliklerinden biri olarak kabul eder. Zikri, Allah’a ulaşmak için varlıktan sıyrılmayı, masivadan kurtulmayı, ciğeri aşk ateşiyle yakmayı önerir. İnsanın bu dünyada bir misafir olduğunu belirten Zikri, bu geçici dünyada ortaya konulan davranışlardan dolayı öte dünyada bir sorgulamanın söz konusu olacağını sık sık hatırlatır.

Dinî-tasavvufi halk şiirinin en belirgin özelliği olarak kabul edilen “hem dinî, hem tasavvufi ögeleri bir arada ve iç içe bulundurma” tavrı Zikri’nin şiirlerinde de açık bir biçimde ortaya çıkar. Şair, aşkın yanında zühd ve takvaya da önem verir. Rindane söyleyişlerden uzaktır. Mistisizmi, dinî inançlar içinde eriterek bazen yan yana, bazen iç içe bir görünüş içinde sunar. Şiirlerinde Allah ve peygamber sevgisi ile ibadetin önemi vurgulanırken yer yer belli başlı tasavvufi kavramlara da başvurulur. Zikri’nin şiirlerinde devir nazariyesini açıklayan veya hatırlatan mısralara sıkça rastlanır.

Hayatını daha çok köy çevrelerinde sürdüren ve tasavvuf geleneği içinde yer alan Zikri’nin şiirlerinde kullandığı dil ve üslup iki koldan beslenmiştir. Anonim halk şiiri ve âşık tarzı içinde yaygınlık kazanmış olan koşma biçimindeki şiirlerinde şairin sade bir halk dili kullandığı görülür. Bu şiirlerde halkın duyuş ve düşünüş tarzını daha fazla hissetmek mümkündür. Divan şiirinde kullanımı yaygınlık kazanan gazel ve murabba biçimindeki şiirlerinde ise dilin biraz ağırlaştığı, Arapça ve Farsça kelimelerin yoğunlaştığı görülür. Bu şiirlerde aruzu andıran veznin yanı sıra dinî ve tasavvufi kavramların çokluğu da dikkat çeker. Yoğun divan ve tekke şiiri etkisi, birtakım iktibas ve telmihleri de beraberinde getirmiştir.

Kaynakça

Adıgüzel, Sedat (2015). Zikri. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yay.

Akarpınar, R. Bahar, M. Arslan (2004). “Tekke-Tasavvuf Edebiyatı”. Türk Halk Edebiyatı El Kitabı. Ed. M. Öcal Oğuz. Ankara: Grafiker Yay. 213-262

Akkuş, Metin (2000). Osmanlı Edebiyatı Araştırmaları. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay.

Akkuş, Metin (2006). Klasik Türk Şiirinin Anlam Dünyası-Edebi Türler ve Tarzlar. Erzurum: Fenomen Yay.

Alptekin, Ali Berat, Saim Sakaoğlu (2006). Türk Saz Şiiri Antolojisi (14-21. Yüzyıllar). Ankara: Akçağ Yay.

Aras, Sıtkı (1990). “İlim ve İrfan Erlerinden Abdulgani (Zikri) Efendi”, Mina. Ocak. 11: 17-22.

Başar, Zeki (1972). Erzurum’da Tıbbi ve Mistik Folklor Araştırmaları. Ankara: Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Yay.

Düzgün, Dilaver (1990). Âşık Yaşar Reyhani. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

Düzgün, Dilaver (1997). Âşık Yaşar Reyhani-Hayatı Sanatı ve Şiirlerinden Seçmeler. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yay.

Düzgün, Dilaver (2007). “Erzurumlu Mutasavvıf Halk Şairi Zikrî”. Millî Folklor. 76: 93-101.

Düzgün, Dilaver (2015). Reyhani. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. DİLAVER DÜZGÜN
Yayın Tarihi: 11.04.2018
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1TUYLU FAZIL DİDARİd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2MÛSÂ KÂZIM EFENDİd. 1858-59 - ö. 1920Doğum YeriGörüntüle
3İNCİ, İnci Polatd. 1962 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4Ali Kâmi Akyüzd. 1873 - ö. 11 Mart 1945Doğum YılıGörüntüle
5KARAÇIOĞLU, İbrahim (Karaçıoğlu) Eliyevd. 1873 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6HULUSİ (ŞEYH HULUSİ)d. 1873 - ö. 1935Doğum YılıGörüntüle
7Hüsnü Açıksözd. 1896 - ö. 27 Ağustos 1939Ölüm YılıGörüntüle
8Florinalı Nazımd. 1883 - ö. 6 Haziran 1939Ölüm YılıGörüntüle
9Süleyman Tevfik Özzorluoğlud. 1861 - ö. 1939Ölüm YılıGörüntüle
10FENÂYÎ, Fenâyî Deded. ? - ö. 1519-20MeslekGörüntüle
11TALİBÎ/TALİBİ COŞKUN, Hacı Bektaşd. 1898 - ö. 1976MeslekGörüntüle
12KÂŞİF, Mehmetd. 1874 - ö. 1929MeslekGörüntüle
13KEMÂLÎ, Osman Kemâlî Ozand. 1862 - ö. 08.01.1954Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14HASAN SEVİNd. 1949 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15AZMİ BEKİR, Bekird. 1870 - ö. 20.03.1926Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16RASÎHÎd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17SÂDIK, Mirza Pîrând. ? - ö. 1892Madde AdıGörüntüle
18FÂ'İK, Süleymân Fâ'ik Efendi, Bağdatlıd. 1815 - ö. 1855 ds.Madde AdıGörüntüle