HÜDÂYÎ, Ahî-zâde Hüseyin Efendi

(d. 980/1572 - ö. 1043/1634)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Hüdâyî'nin asıl adı Hüseyin'dir. II. Selim döneminin kazaskerlerinden Ahi-zâde Mehmed Efendi'nin oğlu, ilmiye sınıfına mensup olan ve kadılık görevinde bulunan Nurullah Efendi'nin torunudur. Hüdâyî, 980/1572 yılının Eylül'ünde İstanbul'da doğdu. Belirli bir yaşa geldikten sonra babasının gözetiminde ilk eğitimine başladı. Yetenekli bir genç olması nedeniyle Hoca Sadeddin Efendi'nin ders hal­kasında yer aldı. Onun denetimi altında eğitimini tamamladı. 966/1588 yı­lında Hoca Sadeddin Efendi'den mülazemet aldı. 998/1589-90 yılında ilk kez Papazoğlu Medresesi'nde müderrisliğe başladı. Bir yıl sonra bu görevinden ayrıldı. Sırasıyla Osman Paşa, İsmihan Sultan, Sahn-ı Se­man Medreseleri'nde müderrislik yaptı. 1010/1601 yılının Mayıs'ında Şehza­de, 1011/1602 yılında Süleymaniye Medresesi'nde müderrislik görevini yü­rüttü. Bir yıl sonra Süleymaniye Darü'l-Hadis'inde ve peşinden de Mehmed Han Medreseleri'nde görev yaptı. 1013/1604 yılında Muzaffer Efen­di yerine Bursa medresesi müderrisliğine atandı. Bir yıl sonra bu görevden ayrıldı. Bir kaç ay sonra İstanbul kadılığı göreviyle şereflendi. Bu görevde ancak bir yıl kalabildi. Azledildi. İkinci kez İstanbul kadılı­ğı görevini yürütmeye başlayan Hüdâyî, bu görevinden ikinci kez azle­dildi. 1020/1611 yılında Anadolu Kazaskerliği görevine getirildi Bir müddet sonra azledilen ve uzlet köşesine çekilen Hüdâyi’ye Rodosçuk arpalık olarak verildi. 1023/1614 yılında Azmî-zade yerine üçüncü kez İstanbul kadı­sı oldu, peşinden de emekliye ayrıldı.

1024/1615 yılında emekliliği iptal edildi. Galata arpalığı kendisine veril­di. Bir yıl sonra ikinci kez Anadolu Kazaskerliğine atandı. 1627/1618 yılında Prevadi arpalığı ile emekli oldu. 1032/1622 yılında Rumeli Kazaskerliğine atandı. Azledildi ise de, azilden sonra 1036/1626 yılının Haziran'ında ikinci kez Rumeli Ka­zaskeri oldu. 1039/1629 yılında tenzilirütbe ile Gelibolu Mutasarrıflığı. 1041/1631 Temmuz'unda üçüncü kez Rumeli Kazaskerliği görevim üstlendi. Yeniçeri ve sipahilerin isyanları sonucu Hafız Ahmed Paşa öldü­rüldü. Yahya Efendi'nin azliyle Hüdayi Hüseyin Efendi Şeyhülislamlık makamına getirildi.

Şeyhülislam Hüseyin Efendi'nin oğlu olan Seyyid Mehmed'in İstanbul ka­dısı olduğu günlerde yaşanan bir olaydan dolayı Şeyhî Efendi ile aralarında kırgınlık olur. Bazıları bu kırgınlığın ve soğukluğun giderilmesi için bir ziyafet tertip ederek her iki tarafı bir araya getirirler. Şeyhi efendinin tertiplemiş olduğu ikinci bir ziyafette Şeyhülislam Hüseyin Efendi onun oğlu ve ulemadan bir kaç kişi davet edilir. Bu toplantı henüz dağılmadan İznik yoluyla Bursa'ya gitmekte olan IV. Murad'ın sorgusuz sualsiz İznik kadısını astırdığı haberi gelir. Şeyhülislamın düşmanları bu fırsatı kaçırmazlar. Ulemanın IV. Murad'ı hal ile yeni cülus hazırlığı içinde olduğunu yayarlar. Valide Sultanı da tahrik ederek Şeyhülislam'ın ulema ile ittifak halinde olduğuna inandırırlar. Düşmanlarının ürettiği fitnelerden haberi olmayan Şeyhülislam Hüseyin Efendi, İznik Kadısı'nın astırılmasını hoş karşılamadığı için bir mektup yazarak Valide Sultan'a gönderir. Bu mektubunda, Osmanlı Sultanlarının ulemayı öldürmediklerini, onlara iyi davrandıklanın, ulemanın da padişahların duacısı olduklarını belirtir, özellikle bu ko­nuyla ilgili olarak Vadile Sultan'ın padişaha öğüt ve nasihatte bulun­masını rica eder. Tahriklere kapılan Valide Sultan, Şeyhülislam'ın mektubuyla bir­likte ortada dolaşan dedikoduları padişaha iletir. Bu durumdan haberdar edilen IV. Murad, Bursa'ya gitmekten vaz geçerek acele İstanbul'a döner. Hüseyin Efendi'yi ve oğlu Seyyid Meh­med Çelebi'yi görevlerinden azleder. Hüseyin Efendi'yi bir gemiye, oğ­lunu başka bir gemiye bindirerek Kıbrıs'a sürgün eder. Şeyh Sinan Köyü'nde bulunan Yahya Efendi'ye haber gönderilir. Yahya Efendi, Şeyhü­lislamlığa atanır.

Denizin dalgalı olması nedeniyle fazla yol alamayan Şeyhülislam Hüseyin Efendi yakalanarak Rumeli yakasına çıkarıldı. Sahilden olayı izlemek­te olan padişah, Bostancıbaşı'yı yanına çağırarak ona "tiz katleyle" em­rini verdi. "Ferman padişahımındır" karşılığını veren Bostancıbaşı, Hü­seyin Efendi'yi bir saman arabasına bindirdi. Ayastefanos'u geçerek Klariye (Filorya) semtine vardılar. Bir yeniçeri menziline indirilmekte olan Hüseyin Efendi, bu duru­mu metanetle karşıladı. Abdest alarak namazını eda etti. Vasiyyetini bildirdi. Bostancıların attığı kementle boğduruldu. Kabrinin belirsiz olması için sahile defnedildi. Medresesi civarına hazırlatmış olduğu kabri boş kaldı. Hüseyin Efendinin düşmanlarının IV. Murad'ı iyice öfkelendirdik­leri, padişahın da daha önceleri öldürülen Hâfız Ahmed Paşa'nın, Musa Çelebi'nin, Hasan Halife'nin, Defterdar Mustafa Paşa'nın intikamım almak, kendisini göstermek için böyle bir fırsatı değerlendirmek istedi­ği sezilmektedir. Hüseyin Efendi'nin, şehzadelerin öldürülmeyeceği ko­nusunda yeniçerilere kefil olmasının da bu konuda etkisi olduğu belir­tilmektedir. Bazı kaynaklar şairin 1043/1633-34 yılında öldürüldüğünü, bazıla­rı ise aynı yıl görevinden azledildiğini bildirmektedirler. Abdülkadir Altunsu, "Bostancıbaşı 07.01.1634 tarihinde akşam üzeri Şeyhulislam'ı evinden alıp kayığa bindirerek Kıbrıs'a doğru gönderdi" şeklindeki açıklamasıyla bu konuya ışık tutmaktadır.

Hüdayi, siyasî olayların yoğun olduğu dönemde görevler üstlen­miştir. Bu görevlerle kendisini ispat etmeye çalışırken zararından da kurtulamamıştır. İlmiye sınıfına uygulanan en ağır ceza sürgün iken, IV. Murad bu geleneği bozmuş, Hüdayi haksız yere öldürülmüştür. IV. Murad'ın tütün ve kahve konusunda açtığı savaşta Kadı-zade'nin ve ona intisap edenlerin olağanüstü gayretleri görülür. Bunlar, bu olayı sürekli körüklemeye başlarlar. Şeyhülislam Hüdayî Hüseyin Efendiler ne kadar,

Halkı men eylemeden sana ne girer ne çıkar /Vâizâ yoksa duhân ile kıyamet mi kopar

beytiyle bu olayı fazla körüklememek, üzerinde bu kadar durmamak gerektiğini belirtiyorsa da başarılı olamaz.

Padişah meclisinde itibar kazanan Kadı-zâdeliler bu konuda padişahı tahrik etmeye devam ettiler. Sigara ve kahvenin yasaklanmasıyla ilgili kesin bir emir olmasa bile "zamanın padişahına muhalefet ederek yasaklamaya uymayanların katilleri vaciptir" şeklinde fetvalar verildi. Şeyhülislam, her ne kadar bu olayın içinde yer almamak istediyse de, kendisini bir türlü koruyamadı. "Müftü Hüseyin Efendi de kılıç korkusundan padişahın isteğine muvafık fetvalar verdi... Bugünden sonra, tütün içilmesin' diye ferman sudur buldu."

Alim ve şair bir zat olan Hüseyin Efendi'nin Hüdayî mahlası ile yazdığı şiirleri günümüze kadar gelmektedir. Süleymaniye Kütüphane­si (Esad Efendi, Nu. 3398) kayıtlı bulunan mecmuadaki iki gazeli, Vasfi Mahir Kocatürk'ün Tekke Şiiri Antolojisi adlı eserinde bir ilahisi, tezkirelerde ve diğer kaynaklarda beyitleri bulunmaktadır.

Kaynakça

Altunsu, Abdulkadir (1972). Osmanlı Şeyhülislamları. Ankara. 64-65.

Bursalı Mehmed Tâhir (1333-42). Os­manlı Müellifleri. C. II. İstanbul: Matbaa-ı Amire. 141.

Çabuk, Vahid (1989). Solakzade Tarihi. C.2. Ankara: KB Yay. 534,628.

Faik Reşat (1312). Eslâf. C.2. İstanbul.156.

İpşirli, Mehmet (1988). "Ahizâde Hüseyin Efendi". İslâm Ansiklopedisi. C.1. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 548.

Katip Çelebi. Fezleke. Selimiye Yazma Eser Kütüphanesi. Nu: 22 Sel 4770. II/161.

Mehmed Süreyya (1308-15/ 1890-97). Sicill-i Osmânî. C.II. İstanbul: Matbaa-i Âmire. 190.

M. Şemseddin Sami (1996). Kâmûsü'l-Alam.  C. III. İstanbul: Kaşgar Neşriyat. 1955.

Müstakîm-zâde Süleymân Sadeddin (1978). Devhatü’l-Meşayih: Osmanlı Şeyhülislâmlarının Biyografileri. İstanbul: Çağrı Yay. 49.

Nâimâ. Naima Tarihi. C. III. 182-186.

Özcan, Abdulkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi, Şakâ’ik-i Nu’mâniyye ve Zeyilleri “Şakâyık-ı Nev’i-zâde”. İstanbul: Çağrı Yay. 756.

Sungurhan, Aysun (hzl.) (2009). Beyanî-Tezkiretü’ş-Şuara. ekitap.kulturturizm.gov.tr. 102b.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1998). Osmanlı Devletinde İlmiye Teşkilatı. Ankara: TTK Yay. 223.

Zavotçu, Gencay (hzl.)(2009). Rıza Tezkiresi, (İncelenme-Metin). İstanbul: Sahaflar Kitap Sarayı. 105.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. İSMAİL HAKKI AKSOYAK
Yayın Tarihi: 16.02.2015
Güncelleme Tarihi: 10.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Âstânında görüp bunca sehâ vü keremi

Yaraşur şâh-ı Acem olsa gulâm-ı acemi

 

Şimdi tutar eli görür gözüsün sana felek

Sundu âyine-i İskender ile câm-ı Cem'i

 

Ne vücûd ile gelir tığına karşı a'dâ

Gözlesün kaçmağa şimden geru mülk-i ademi

 

Cân verir mürdeye enfâs-ı mesih-i la'lin

Hasta-diller demidir andan umarlarsa emi

 

Kıl Hudâyî kuluna gûşe-i çeşm ile nazar

Husrevâ âleme tebdil ola tâ kim elemi

 

***

Seyl-i sirişk akar nice demdir kesilmedi

Müjgânlarıla sedd ide gördüm yenilmedi

 

Şîrîn lebine nahl-i kaddine erişmez el

Bâlâda oldugundan o meyve kesilmedi

 

Tîşeyle Kûh-ken dil ü kûha tokundu lîk

Kendü başına tokunacagını bilmedi

 

Bir gece var mı hâlimi yanmaga tîri-i âh

Mânend-i şem'i varup önüne dikilmedi

 

El çek Hüdayî pâye-i vasl-ı nigârdan

Sana Cenâb-ı Hak'dan o devlet verilmedi

 

İlâhi

Cümle eşyâ uykusundan uyandı

Uyan, hey gözlerim, gafletden uyan!

Zikr ü tesbihünü kana boyandı...

Uyan, hey gözlerim, gafletden uyan!

Uyan uykusu çok gözlerim, uyan!

 

Seller cuş eyleyüp bulanıp çağlar,

Cennet misâl olmuş bahçeler bağlar,

Seherde bülbüller âedip ağlar...

Uyan, hey gözlerim, gafletden uyan!

Uyan uykusu çok gözlerim, uyan!

 

Dosttan gel olduğun haber almışlar,

Şükûfe meclis-i bezme gelmişler,

Güller ele zerrîn kadeh almışlar...

Uyan, hey gözlerim, gafletden uyan!

Uyan uykusu çok gözlerim, uyan!

 

Nedir bu şöhret ü nedir bu izzet?

Nedir bu işret ü nedir bu lezzet?

Aç gözünü, kopısardır kıyâmet...

Uyan, hey gözlerim, gafletden uyan!

Uyan uykusu çok gözlerim, uyan!

 

Hüdâyî! Bilirsin fânî cihânı,

Bâd üzre imiş esk'âşiyânı,

İrişir her bahârın bir hazânı...

Uyan, hey gözlerim, gafletten uyan!

Uyan uykusu çok gözlerim, uyan!

Beyitler

Şâyed vefâ ide deyu ol yâr-ı pür cefâ

Sabreyler idim eylese ömrüm eğer vefâ

 

Göklere irdi figânım dahi rahm itmez o mâh

Yerde kalmaz ehl-i derdin itdüğü feryâd ü âh

 

Lûtf u ihsâmna mikdâr ideyin dersen şehâ

Katı çok ummaz dil-i bîçâre mikdârun bilür

 

Ahım yeli cihânı ider durmayup güzer

Dolâb-ı eşkim o sanemin yoluna döner

 

Gerçi zahm-i tîri ol kaşı kemâmn tendedir

Yarası uşşâk-ı nâlânm bilinmez kandedir

 

Uşşakı görse yolda nazar eylemez o yâr

Demez ki yoluma gelür ol şûh-ı şîve-kâr

 

Zülfünle ânzın göreli dilberâ senin

Bir yçrde itmez oldu dil-i mübtelâ karar

 

Saldım bu zevrak-ı dili deryâ-yı aşka ben

 Girdâb-ı gamda kaldı gönül nice rûzigâr

 

Öykünürmüş kadd-i bâlâsına yârin şimşâd

Hüneri var ise hasmıyla berâber gelsün

 

Ben öldüm kaldı gönlüm sende dâğ-ı firkatin tende

 Zarûrî ayrılık düşdü senin sende benim bende

 

Vuslata yâr rıza vermez ise olma melûl

Durma ey âşık-ı şûrîde hemân üstüne ol

 

Dedim olsun yoluna pâdişehim câme-i ten

Eskiyüpdür dedi gülüp naz ile ol gonca-dehen

 

Kenâr-ı cüda mey nûş eyledik bir iki âvâre

Anı kec-bîn olanlar çok görüp aks itdiler yâre


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1NÛRÎ, Halil Nûrî Beyd. ? - ö. 1799Doğum YeriGörüntüle
2ELİF EFENDİ, Mehmedd. 1850 - ö. 1927Doğum YeriGörüntüle
3Mine Soysald. 1959 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4RİYÂZÎ, Mehmed Riyâzî Efendid. 1572 - ö. 1644Doğum YılıGörüntüle
5NÂDİRÎ, Abdülganî-zâde Mehmed Nâdir Efendid. 1572 - ö. 17. 02. 1626Doğum YılıGörüntüle
6KADRÎ, Suûdî-zâde Seyyid Abdülkadir Efendi b. Mîr Hasan-zâde Suûdî Mehmed Efendid. 1572 - ö. 1596Doğum YılıGörüntüle
7KÂBİLÎ, Yâverî-zâde Mehmedd. ? - ö. Mart-Nisan 1635 veya Temmuz-Ağustos 1634Ölüm YılıGörüntüle
8HASÎBÎ, Ahî-zâde Seyyid Muhammed Efendid. ? - ö. 1634Ölüm YılıGörüntüle
9NAZMÎ, Ali Çelebi-zâde/Çivi-zâde/Şerife-zâde Seyyid Ali Nazmî Efendid. ? - ö. Ocak 1634Ölüm YılıGörüntüle
10AHMED YAHYA Yahya/Ahmed/Mahdûm, Debbağ-zâde Ahmed Yahya Efendi b. Şeyhülislâm Debbağ-zâde Mehmed Efendi b. Debbağ Şeyh Mahmud Efendi b. Ahmed Efendid. 3 Ocak 1676 - ö. 17 Aralık 1700MeslekGörüntüle
11MUHTÂR, Ahmed Muhtar Efendi, Molla Beyd. 1807 - ö. 1882MeslekGörüntüle
12ES'AD, Ebû İshâk-zâde Mehmed Es'ad Efendid. Eylül-Ekim 1685 - ö. 10 Ağustos 1753MeslekGörüntüle
13RÜSÛHÎ, Şeyh İsmail Rüsûhî Efendid. ? - ö. 1631Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14ZUHÛRÎ, Kara Çelebi-zâde Mehmed Zuhûrî Efendid. 1562-63 - ö. 14 Haziran 1633Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15SELÂMÎ, İsmail Selâmî Çelebid. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16RÜŞDÎ, Ahmed Rüşdî Efendid. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17SIRRÎ, Muharrem Hilmi Kösetürkmend. 1878 - ö. 1964Madde AdıGörüntüle
18FETHÎ, Fethullah Çelebid. ? - ö. 1694-95Madde AdıGörüntüle