Madde Detay
RECÂ'Î, Mehmed Şâkir
(d. 1218/1804 - ö. 1291/1874)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Zilhicce 1218/ Mart-Nisan 1804’te babasının Sütlüce’deki evinde doğdu. Kadılardan Mehmed Tâhir Efendizâde Madenler Kalemi baş halifesi Ahmed Nureddîn Efendi (ö.1265/1848-49)’nin oğludur. Dokuz on yaşına girince okuyup yazmaya başladı. On üç yaşındayken nesih yazıyla yazdığı Amme Sûresi ile Hocası Filibeli Mehmed Efendi tarafından icaze ve Recâ’î mahlası verildi. O esnada Kur’an-ı Kerim’i hıfza muvaffak oldu. On altı yaşında babasının kalemine girdi. Sonrasında Defterdar Mektubî ve Divan-ı Hümayun kalemlerine devam ederek resmî kitabeti öğrendi. Kasapbaşı Şâkir Efendi’nin Cizye muhassıllığında kâtibi oldu. Beş senelik eşiyle iki çocuğu vefat ettiğinden Timurtaş Paşa sülalesinden Seyfullah Bey’in kızı Rabia Adviye Hanım’la evlendi. Divan kitabetine tayin edildi ve 1253/1837-38’de hâcegânlık rütbesi verildi. Divan kâtibiyken 1255/1839-40'da Âmedi Odası’na memur oldu. Takvim-i Vekayi kâtibi oldu ve albay rütbesi verildi. Sahhaflar Şeyhizâde Es'ad Efendi’nin vefatında Rebiülevvel 1264/ Şubat-Mart 1848’de vakanüvisliğe tayin ve rütbesi Ulâ sınıf-ı sanisine yükseltildi. Başkâtip vekili oldu. Vakanüvislikten istifa etti. Safer 1265/Aralık-Ocak 1848-49'da başkâtip vekili oldu. Başkâtip vekaletinde on ay kadar bulunduktan sonra Recep 1265/1849’da Ulâ sınıf-ı evveli rütbesiyle Takvimhâne-i Âmire Nezâreti’ne tayin edildi ve 1269/1852-53’te azledildi. İki sene azledilmiş, gözden ve mevkiden düşmüş bir hâlde kaldı. 1271/1854-55‘de Mustafa Reşid Paşa tekrar sadrazamlığa gelince, başkatiplikteyken takdir ettiği Recâ’î Efendi’yi Meclis-i Maarif azalığına; Cemaziyelevvel 1271/Ocak-Şubat 1855'te ikinci defa Takvim Nezareti’ne tayin ettirdi. İki sene sonra Meclis-i Valâ-yı Ahkâm-ı Adliye üyelerinden Lebib Efendi ile yer değiştirmelerine karar verildi. 1275/1858-59’da Meclis-i Valâ üyeliğinin düzenlemeleri neticesinde memuriyetten çıkarıldı. Recâ’î Efendi memuriyetten alındığı esnada ona on bin kuruş maaş tahsil edildi. 1277/1860-61’de Kafkasya muhacirleri için kurulan komisyona üç sene devam etti. 1280/1863-64’te Vilayet Kapı Kethüdalıkları’nın kurulmasıyla son memuriyet olarak Bosna ve İşkodra vilayetleri Kapı Kethüdalığı’na tayin edildi. Günlerini Vaniköyü’ndeki yalısında kitap okumak, celi, sülüs ve ta’lik yazmak suretiyle geçirirdi. İstanbul yangınlardan olan Hocapaşa yangınında Çemberlitaş’taki evi, bütün eşyası ve kırk seneden beri topladığı nefis kitaplar ve yazılar, kendi eserleri ile beraber yandı. Ardından 1282/1865-66’da son çocuğu olan Mazhar Ziyâeddîn’in vefatı, şairi üzüntüye boğdu. Oğlunun ölümü üzerine bir şiir kaleme aldı. 1284/1867-68'de Bosna kapı kethüdası oldu. (Mehmed Süreyyâ 1308-15: 370) Muharrem 1291/ Şubat-Mart 1874’te otuz beş senelik eşi Rabia Adviye Hanım’ın vefatı ve evladının evvelce evlenerek yanından ayrılması şairi üzdü. 13 Şevval 1291/23 Kasım 1874’te vefat etti. Hz. Hâlid Ebu Eyüb Ensârî Türbesi civarında imaretin karşısındaki hazirede babasının yanına defnedildi. Dostlarından Ayıntabî Raşid Efendi'nin düşürdüğü tarih manzumesinin son beyti şudur: “Recâ’î mağfiretle eyledim târîhin imlâ /Ümid-i rahmet-i rahman idüp göçdi Recâ’î”
İlmî kudretine ek olarak çalışkanlığından pek çok şey beklenirken bütün eserleri, bitirilmemiş bir iki risale ve makale ile bazı mektuplardan ve “Takvim-i Vakâyi” için yazıp müsveddelerini kaybettiği kendine özgü bendlerden, yirmi otuz parça gazel, tarih, kıt’a ve beyitten ibarettir. Bununla beraber iki defa Takvim Nezareti’nde bulunduğu altı senelik sürede, bazı mühim müelliflerin tashihlerine kendi bakarak bastırdığı gibi ayrı bir hâlde bulunan kanun ve nizamları da toplayarak bastırdı. Ekrem Bey’in de söylediği gibi merhum Recâ’î, şiir ile çokça meşgul olan biri olmayıp doğru ifadeleriyle de şair olmadığı hâlde ilmî kuvvetiyle tüm nazım türlerine, muammaya varıncaya kadar her şekilde kudret göstermiş, gazellerinde epeyce güzel manzumlar, hikmetli nükteler sarf etmiştir. Büyük oğlu Celâl Bey, onun ilim ve irfanî üstünlüğünü babasına yazdığı Ramazaniye’de dile getirir. İslamiyet aleyhine Miftâhu’l-Esrâr adında vaktiyle Farsça yazılan bir risale konusunun asılsız olduğunu ortaya koymak için yazıp bütünüyle gayesine erişemediği Risale’si olduğu ifade edilmektedir. Bursalı Mehmed Tahir Osmanlı Müellifleri'nde “Münşi-i meşhur Veysî’nin Hâb-nâme’sine de naziresi vardır” der. Bir tiryakinin hâlini tasvir, mizah vadisinde yazılmış makaledir. Bir at meselesinden dolayı birine yazdığı hicvedici ve alaylı bir tezkiresi vardır.
Sülüs, nesih ve celi yazılarda ustalık gösterdiği sırada talik yazı ile de meşgul olup sonrasında terk etmişse de altmış yaşından sonra tekrar başlayarak o yazıda da hüner göstermiştir. İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Recâ’î’nin talik yazısını görmediğini, fakat celi, sülüs ve nesih yazılarını görüp güzellikleri karşısında hayran kaldığını, rik’a yazısının da güzel olduğunu ifade eder. Recâ’î Efendi, musikiye de aşinaydı. Ney üfler ve keman çalardı. Gayet güzel mühür kazar, kitap ciltler ve levha süsler, Kâbe örtüsü dokurdu.
Şair, edip ve benzersiz bir kâtipti (Mehmed Süreyyâ 1308-15: 370). Üç dilin edebiyatına da vakıf, bu dillerde şiir yazan, çeşitli hatları yazmada usta biridir. Tercüme kudreti, nesir ve hattaki kabiliyetinden başka musikişinaslığı da vardı. Hat türleri içinde en başarılı olduğu nesih ve celîdir (Bursalı Mehmed Tâhir 1333: 203). Vefatında Basiret gazetesine yazılan fıkrada, türlü ilim ve hünerlerle donanmasıyla önemli bilginlerden olduğu özellikle tüm hatlara kadir olmasıyla onun yokluğunun herkes için üzüntü verici bir durum olması gerektiği belirtilmiştir. Recâ’î Efendi, İslami ilimlere ve Şark edebiyatına oldukça vakıf, nesirde usta olan ediplerdendir. Hayatı boyunca okuma ve araştırmadan uzak durmamıştır. Tabiatı zarif, geniş fikirli, şakacı, samimi, nükteli sözler bulup söyleyen, genellikle zekice yapılmış mizaha eğilimli, hafızası sağlam, yararlı ve alçakgönüllüydü. Latife ve nüktelere dair menkıbeler, fıkralar, şiirler hafızasını süslediğinden bulunduğu ortamda bunları dile getirir, dinleyenlere zevk verirdi. Türkçe, Arapça ve Farsça nesir ve nazma hakimdir. Mizah vadisinde de güzel yazılar yazardı. Zamanın usul ve üslubuna tâbi olarak secili yazmaya mecbur olurdu.
Kaynakça
Baştuğ, İbrahim (hzl.) (2002). İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şâirleri. C.IV. Ankara: AKM Yay.
Bursalı Mehmed Tâhir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. 2. İstanbul: Matbaa-ı Âmire.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî - Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C.I. Ankara: Bizim Büro Yay.
Mehmed Süreyyâ (1308-15). Sicill-i Osmânî. C. 2. İstanbul: Matbaa-ı Âmire.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. İSMAİL HAKKI AKSOYAKYayın Tarihi: 01.01.2015Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Bir Gazelinden
Bin rütbe geçti zâr-ı hezârı figânımız
Gül faslına erişmedi gitti hazânımız
Bir kerre geçse destimize rişte-i emel
Mümted olurdu haylî keşân-ber-keşânımız
Eşheb-süvâr-i devlet olup har-nihâdlar
Hayret rübûde kıldı Recâ’î inânımız
Bir Gazelinden
Ta o rütbe gam u endûh ile oldum me’nûs
Baksan âyîneye ancak kederimdir mahsûs
Zîr-i şeh-bâl-i hümâ zulmet-i idbâridir
Kişinin kevkebe-i bahtı olunca menhûs
Ders-i üstâdı tehî-magze ne kâr eyleyecek
Çan çan eyler ne kadar darb olunursa nâkûs
Kıt'a
Eşk-i revânım üzre hayâl-i izârını
Sandı gören ki rîhtedir cûybâre gül
Tahyîle bir mecâz arıyor ârızın görüp
Şeb-nemden etti lutf-ı mizâc isitâre gül
(Baştuğ, İbrahim (hzl.) (2002). İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şâirleri. C.IV. Ankara: AKM Yay. 1837-1838.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 01.01.2015Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Bir Gazelinden
Bin rütbe geçti zâr-ı hezârı figânımız
Gül faslına erişmedi gitti hazânımız
Bir kerre geçse destimize rişte-i emel
Mümted olurdu haylî keşân-ber-keşânımız
Eşheb-süvâr-i devlet olup har-nihâdlar
Hayret rübûde kıldı Recâ’î inânımız
Bir Gazelinden
Ta o rütbe gam u endûh ile oldum me’nûs
Baksan âyîneye ancak kederimdir mahsûs
Zîr-i şeh-bâl-i hümâ zulmet-i idbâridir
Kişinin kevkebe-i bahtı olunca menhûs
Ders-i üstâdı tehî-magze ne kâr eyleyecek
Çan çan eyler ne kadar darb olunursa nâkûs
Kıt'a
Eşk-i revânım üzre hayâl-i izârını
Sandı gören ki rîhtedir cûybâre gül
Tahyîle bir mecâz arıyor ârızın görüp
Şeb-nemden etti lutf-ı mizâc isitâre gül
(Baştuğ, İbrahim (hzl.) (2002). İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şâirleri. C.IV. Ankara: AKM Yay. 1837-1838.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Bir Gazelinden
Bin rütbe geçti zâr-ı hezârı figânımız
Gül faslına erişmedi gitti hazânımız
Bir kerre geçse destimize rişte-i emel
Mümted olurdu haylî keşân-ber-keşânımız
Eşheb-süvâr-i devlet olup har-nihâdlar
Hayret rübûde kıldı Recâ’î inânımız
Bir Gazelinden
Ta o rütbe gam u endûh ile oldum me’nûs
Baksan âyîneye ancak kederimdir mahsûs
Zîr-i şeh-bâl-i hümâ zulmet-i idbâridir
Kişinin kevkebe-i bahtı olunca menhûs
Ders-i üstâdı tehî-magze ne kâr eyleyecek
Çan çan eyler ne kadar darb olunursa nâkûs
Kıt'a
Eşk-i revânım üzre hayâl-i izârını
Sandı gören ki rîhtedir cûybâre gül
Tahyîle bir mecâz arıyor ârızın görüp
Şeb-nemden etti lutf-ı mizâc isitâre gül
(Baştuğ, İbrahim (hzl.) (2002). İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şâirleri. C.IV. Ankara: AKM Yay. 1837-1838.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Bir Gazelinden
Bin rütbe geçti zâr-ı hezârı figânımız
Gül faslına erişmedi gitti hazânımız
Bir kerre geçse destimize rişte-i emel
Mümted olurdu haylî keşân-ber-keşânımız
Eşheb-süvâr-i devlet olup har-nihâdlar
Hayret rübûde kıldı Recâ’î inânımız
Bir Gazelinden
Ta o rütbe gam u endûh ile oldum me’nûs
Baksan âyîneye ancak kederimdir mahsûs
Zîr-i şeh-bâl-i hümâ zulmet-i idbâridir
Kişinin kevkebe-i bahtı olunca menhûs
Ders-i üstâdı tehî-magze ne kâr eyleyecek
Çan çan eyler ne kadar darb olunursa nâkûs
Kıt'a
Eşk-i revânım üzre hayâl-i izârını
Sandı gören ki rîhtedir cûybâre gül
Tahyîle bir mecâz arıyor ârızın görüp
Şeb-nemden etti lutf-ı mizâc isitâre gül
(Baştuğ, İbrahim (hzl.) (2002). İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şâirleri. C.IV. Ankara: AKM Yay. 1837-1838.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | SÂLİM, Süleyman Sâlim Efendi | d. ? - ö. 1894 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | NEDÎM, İbrâhim | d. ? - ö. Şubat-Mart 1776 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | RE'FET PAŞA, Süleyman Re'fet, İstanbullu | d. 1807 - ö. 1865 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ALİ NASİBİ BABA | d. 1804 - ö. 1888 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | FETHÎ/ALÎ, Osmân Beyzâde Fethî Mehmed Alî Efendi | d. 1804-5 - ö. 1857 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | YESARÎ, Batumlu Mehmed | d. 1804 - ö. 1879 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | ALİ CEMÂLEDDÎN | d. ? - ö. 1874-5\'ten sonra | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | ZÜHDÎ, Abdülkerîm | d. ? - ö. 1874 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | RE'FET, Mehmed Re'fet | d. ? - ö. 1874 ds. | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | KÂTİBÎ, Muhammed bin Sâdık | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | Toklu-zâde/Doğlu-zâde, Sadrî Pîrî Çelebi | d. ? - ö. 1556 | Meslek | Görüntüle |
12 | YÜMNÎ, Şeyhzâde Süleyman Yümnî Efendi | d. 1670 - ö. 1715 | Meslek | Görüntüle |
13 | ÂBİD, Zeynelâbidîn | d. ? - ö. 19. yy. | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | SÂMÎ, Mustafa Sâmî Bey | d. ? - ö. 1854 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | VEHBÎ, Sâlih Vehbî Efendi | d. ? - ö. 1828 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | NÛRİ BABA/İLHAMİ/İLHAM, İlhami Uçar | d. 28.02.1908 - ö. 14.07.1992 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | HANBELÎ-ZÂDE, Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1564 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | VEFÂYÎ, Şeyh Ebû Bekir Vefâyî Dede | d. 1471-72 - ö. 1583-84 | Madde Adı | Görüntüle |