Madde Detay
SÂLİM, Mirzâ-zâde Mehmed (Emin) Efendi
(d. 1099/1688 - ö. 1156/1743)
divan şairi ve nasir
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
XVIII. yüzyılın tanınmış âlim, şair ve yazarı olan Mirzâzâde Mehmed Sâlim Efendi, Şeyhülislâm Mirzâ Mustafa Efendi’nin oğludur. Kendisinin tezkiresinde (Sâlim 1315: 337; İnce 2005: 387) söylediğine göre dört yaş dört ay on günlük iken Yenibahçeli Çelebi Efendi’nin yanında eğitimine başladı. Ondan sonra pek çok özel hocadan ders alan şair, babasından da sarf, nahiv, meani, mantık, hikmet, heyet, hikmet-i işrak, hesab, fıkıh, tefssr, hadss, edebiyat gibi dersler aldı. 1104/1693’te daha beş yaşındayken Ebu Sâ’id-zâde Feyzullah Efendi’den mülâzemet aldı. 1116/1704’te “ibtidâ-i hâric” rütbesiyle Siyavuş Paşa Medresesi hocalığına atandı. Yine aynı yıl “dâhil” rütbesine terfi etti. 1118/1706’da “musıla-i sahn” rütbesiyle Mu’îd Ahmed Efendi Medresesine atandı. 1120/1708’de “sahn” rütbesini aldı. 1121/1709’da “ibtida-i altmışlı” rütbesiyle Ebu’l-Fazl Mahmud Efendi Medresesine, 1122/1710’da “altmışlı hareketi” ile Sinan Paşa Medresesine, yine aynı yıl “musıla-i Süleymâniye” ile Şehzâde Medresesine atandı. 1123/1711’de “Süleymâniye” rütbesini elde etti. 1125/1713’te Süleymaniye Medresesine, daha sonra aynı yıl içinde Dârülhadîs-i Süleymâniye’ye atandı. 1125/1713-14’te Selanik kadısı oldu, altı ay sonra da azledilerek iki aylığına Siroz’a sürüldü. Sâlim Efendi, orada iki ay kaldıktan sonra İstanbul’a döndü. 1126/1714-15’te babasının şeyhülislam olmasıyla Galata kadılığına getirildi. 1127/1715 başlarında kendisine Mekke payesi verildi. Aynı yıl Şehit Ali Paşa’nın gazabına uğrayarak görevinden azledilerek babasıyla birlikte Trabzon’a sürüldü. Bir buçuk yıl orada kaldıktan sonra İstanbul’a gelmelerine izin verildi. Dönüşte iki ay kadar da Bolu’da konakladı. İstanbul’da İstinye yakınlarındaki Emirgûn Sâhil-hânesi adlı evlerinde ikamet ederken kendilerine Keşan kazası arpalık olarak verildi. 1132/1720’de İstanbul payesi ve Balya arpalığı verildi. 1134/1722’de tezkiresini tamamlayarak Damad (Şehid) İbrahim Paşa’ya sundu. Bunun üzerine 1135/1723’te İstanbul kadısı olarak görevlendirildi. Yine aynı yıl görevinden azledildi. 1138/1726’da Nedim’in de içinde bulunduğu Aynî Tarihi’nin tercümesi için kurulan heyette görevlendirildi. 1143/1730’da Anadolu, 1148/1735’te de Rumeli kazaskerliğine getirildi, 1149/1731 yılında da azledildi. Eşi ve çocukları hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak tezkiresinde (İnce 2005: 4), ilk eşinin Rami Mehmed Paşa’nın diğerinin de Şeyhülislam Feyzullah Efendi’nin kızı olduğu söylenir. Sâlim'nin ölümü hakkında çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan Bursalı Mehmed Tâhir onun 1156/1743’te Trablusşam ile Şam arasında Mufrık adlı yerde (1333: 235), Mehmed Süreyyâ 1152/1739’da Trablusşam’da (1311: III/ 3; Akbayar 1996: 1477); Fatin ve Râmiz ise yer belirtmeksizin 1156/1743’te öldüğünü söylerler (Erdem 1994: 153; Çifçi : 208). Es’ad Mehmed Efendi ise tezkiresinde 87 yaşında iken öldüğünü söyler (Oğraş 2001: 129), fakat diğer kaynaklara bakıldığında bunun doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Kaynaklar, Sâlim Efendi’nin, İstanbul’da Bozdoğan semtindeki mezarlıkta babasının mezarının yanında gömülü olduğu konusunda hemfikirdirler.
Mirzazâde Mehmed Sâlim Efendi’nin şu eserleri tespit edilmiştir:
1. Tezkiretü’ş-Şu’arâ: Sâlim Efendi’nin en önemli eseridir. Bu eserde 1099/1688-1134/1722 yılları arasında yaşamış 423 şairin hayatı ele alınmıştır. Tezkire iki bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölümde II. Mustafa (İkbâlî) ve III. Ahmed (Necîb) yer almaktadır. İkinci bölümde ise şairler Arap alfabesine göre sıralanarak verilmiştir. Şair eserini bir yılda tamamlayarak 1134/1722’de Damad İbrahim Paşa’ya sunar. Devrindeki şairlerin pek çoğuyla arkadaş olmasından dolayı tezkiresinde onlarla ilgili özel bilgileri de paylaşır. Eserinde ölmüş şairlerle ilgili olarak da yakınlarına danışarak bilgiler vermiştir. Sâlim, eserinde sanatlı bir üslup kullanır. Şairleri anlatırken bol bol sıfatlara ve övgülere başvurur. Bazı şairlerin hayatlarıyla ilgili ayrıntılı ve güvenilir bilgiler vermesi açısından edebiyat tarihimizin kaynakları arasında önemli bir yere sahiptir (İnce 2005: 5-15). Sâlim Efendi’nin tezkiresinin yazma nüshalarının sayısı, 2'si müellif hattı 1'i de eksik olmak üzere 17'dir. 1315’te Ahmed Cevdet tarafından da bir baskısı bulunmaktadır (İnce 2005: 16). Sâlim tezkiresine Ramiz ve Fatin zeyl yapmışlardır (Akün 1966: 132). Tezkirenin tenkitli metni yayımlanmıştır (İnce 2005).
2. Dîvân: Sâlim, tezkiresinde Dîvân’ının 1126/1714’te henüz tamamlanmadığını söyler (İnce 2005: 391-392). Buradan eserin bu tarihten sonra tamamlandığı anlaşılmaktadır. Dîvân’da 2 münacat, 1 mevlid, 8 na’t, 22 methiye, 1 kalemiye, 3 mesnevi, 14 musammat, 6 lügaz, 11 mektup ve tezkere, 294 gazel, 23 tarih, 39 muamma, 36 kıta, nazm ve rubai nazım şekilleriyle yazılmış dörtlük ve 174 matla ve müfret bulunmaktadır (İnce 1994: IX). Dîvân’ın; Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. Hazine 888 ve 915; İstanbul Ünv. Ktp. Ty. 184; Konya, Mevlana Müzesi 562 ve İngiltere, Bodleian Library Ms. Turke 107’de kayıtlı 5 nüshası bulunmaktadır. Tenkitli metni yayımlanmıştır (İnce 1994). Tezkiresinde, Nâbî başta olmak üzere birçok nazire yazıldığını söylemesi, döneminde sevilen ve beğenilen bir şair olduğunu göstermektedir (İnce 2005: 11, 173, 631).
3. Neylü’r-Reşâd fî-Emri’l-Cihâd: Mehmed Tahir, bu eserin cihat konusunda yazılmış eserlerin en büyüğü olduğunu ve 1294/1877 yılında basıldığını söyler (1333: 235-236). 1145/1732’de Sultan Mahmud adına yazılan esrde, cihat ve gazanın dinî esasları fazileti konusunda yazılmış bir mukaddime ile 17 bölümden meydana gelmektedir.
4. Ikdu’l-Cumân fî-Târihî Ehli’z-Zamân Tercümesi: Damad İbrahim Paşa’nın kurmuş olduğu ilim heyetinde, Aynî Tarihi’nin hey’et ve coğrafyayla ilgili 11 cüz’ünü tercüme ettiği eseridir.
5. Selâmetü’l-insân fî Muhâfazati’l-Lisân: Nahiv ve sarf ilimlerinin kuralları konusunda, 1142/1730’da yazılmış bir Arapça bir eserdir. Bir nüshası Süleymaniye, Reisülküttap Mustafa Efendi Ktp. 1088’de kayıtlıdır.
6. Mâhiyyetü’l-Âşık: Tasavvuf, siyer, tabakalar ve tarih konusunun bir araya toplandığı dört ciltlik bir eserdir.
Sâlim'in bunların dışında tezkiresinde ve Bursalı Mehmed Tâhir'in eserinde bahsedilen, bazıları müsvedde hâlinde olan Lugat-i Vassâf Tercümesi, Akâyid-i İmâm Tahâvî (İmam Ahmed b. Cafer el-Hanefî) Tercümesi, Hikmetü’l-Ayn Şerhi, Türkçe-Farsça-Arapça Lugat ile haşiye ve şerh şeklinde dinî-edebî çeşitli risaleleri vardır.
Sâlim Efendi’nin Dîvân'ındaki şiirleri divan edebiyatının genel karakterini yansıtır. Kendine has bir üslubu yoktur. Ara sıra manzumeleri içinde lirizmin yükseldiği şiirleri varsa da orijinallik göstermemektedir. Dili sade değildir. Her sözlükte bulunmayan kelimeleri kullanmış ve zincirleme tamlamalara başvurmuştur (İnce 1994: V). Tezkiresinde ise yeri geldikçe kendine ya da başka şairlere ait şiir örnekleri verir. Arapça, Farsça şiirler, atasözleri, kelâm-ı kibar, hadislerden ve Kur’an’dan iktibaslarla ifadesini pekiştirir. Zaman zaman sözü edilen şairler arasındaki latifeleri aktarmakla, devrinin mizah anlayışının bugüne yansımasını sağlamıştır (İnce 2005: 11-12). Biyografisi kısa olan şairlerde sıfatları az kullanır ya da hiç kullanmaz. Ama uzun uzun anlattığı şairleri çeşitli yönlerden tanıtırken sıfatlara, övgülere çokça başvurur (İnce 2005: 15). Tezkiresini yazarken Şeyhî Mehmed Efendi’nin Vekâyiü’l-Fuzalâ adlı eserinden ve Safâyî’nin tezkiresinde faydalanmıştır (İnce 2005: 9). Sâlim için doğru bilgi vermek önemlidir. Bu yüzden eserinde doğruluğundan şüphe etmediği bilgileri vermiştir (İnce 2005: 10).
Kaynakça
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî. 3. C. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay. 1477.
Akün, Ömer Faruk (1966). “Sâlim Mehmed Efendi”. İslâm Ansiklopedisi. C. 10. İstanbul: MEB Yay. 130-133.
Babinger, Franz (1927). Die Geschichtsschreiber Der Osmanen und Ihre Werke. Leipzig: Otto Harrassowitz.
Babinger, Franz (1992). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. (çev. Coşkun Üçok). Ankara: KB Yay.
Banarlı, Nihad Sâmi (2001). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi (Destanlar Devrinden Zamanımıza Kadar). İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. 788-789.
Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Mü’ellifleri. C. 2. İstanbul: Matbaa-i Âmire. 235-236.
Çapan, Pervin (2005). Mustafa Safâyî Efendi Tezkire-i Safâyî (Nuhbetü’l-âsâr Min Fevâ’idi’l-Eş’âr) İnceleme-Metin-İndeks. Ankara: AKM Yay.
Çifçi, Ömer (hzl.) “Hâtimetü’l-Eş’âr (Fatîn Tezkiresi)”. e-kitap: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-219117/h/metin.pdf [erişim tarihi: 02.10.2013].
Erdem, Sadık (hzl.) (1994). Râmiz ve Âdâb-ı Zurafâ’sı (İnceleme-Tenkidli Metin-İndeks-Sözlük). Ankara: AKM Yay.
Güfta, Hüseyin (1995). Sâlim (Mirzâ-zâde) Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divanının Karşılaştırmalı Metni. Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.
İnce, Adnan (hzl.) (1994). Mirzâ-zâde Mehmed Sâlim Dîvânı (Tenkitli Basım). Ankara: Yükseköğretim Kurulu Matbaası.
İnce, Adnan (hzl.) (2005). Tezkiretü’ş-Şu’arâ Sâlim Efendi. Ankara: AKM Yay.
Levend, Âgâh Sırrı (1998). Türk Edebiyatı Tarihi I (Giriş). Ankara: TTK Yay.
Mehmed Süreyyâ (1311). Sicill-i Osmânî. C. 3. İstanbul: Matbaa-i Âmire.
Oğraş, Rıza (2001). “Esad Mehmed Efendi ve Bağçe-i Safâ-endûz’u”. Burdur: T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. http://e-kitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-219113/h/bahce.pdf [erişim tarihi: 02.10.2013]. 129-130.
Sâlim Efendi (Merhum Kazıasker) (1315). Tezkire-i Sâlim. Der-sa’âdet: İkdâm Matbaası.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ELİF AYAN NİZAMYayın Tarihi: 22.11.2013Güncelleme Tarihi: 14.11.2020Eserlerinden Örnekler
Not: Sâlim, bu gazelini Şehid Ali Paşa’nın “efkâre düşürdü, yâre düşürdü” zemzemesinde bir gazelcik olsa” diye isteği üzerine yazmıştır:
Dîvân
Gazel
Eşk-i terimi dîde ruh-ı yâre düşürdü
Üftâdeligi şebnemi gülzâre düşürdü
Olsam ne ‘aceb eşk-i revânım gibi pâ-mâl
Gözden beni ol şûh-ı sitem-kâra düşürdü
Derd-i dil-i dil-dâdeyi gör sâ’ik-i takdîr
Âzâde iken turra-i tarrâra düşürdü
Dil bahr-i mahabbetde şinâverlik ederken
Fülk-i emelin sâhil-i efkâre düşürdü
Murğ-ı dil-i âvâremizi bâd-ı mahabbet
Sahn-ı harem-i gülşen-i ruhsâre düşürdü
‘İrfâna olan meyli bizi âsaf-ı ‘asrın
Sâlim yine hep vâdî-i eş‘âra düşürdü
İnce, Adnan (hzl.) (1994). Mirzâ-zâde Mehmed Sâlim Dîvânı (Tenkitli Basım). Ankara: Yükseköğretim Kurulu Matbaası.410-411.
TEZKİRETÜ'Ş-ŞU'ARÂ
NEDÎM-İ TÂZE-ZEBÂN
Sudûr-ı zî-şâna her dem ü ân nedîm ü musâhib olmaga şâyân olan o zât-ı ser-âmedin nâm-ı emcedleri Ahmed’dir. Cevher-i girân-kadr-i vücûd-ı bih-bûdları kân-ı ‘irfân olan medîne-i Kostantıniyye’den nümâyân olmuşdur. Evâhir-i saltanat-ı İbrâhîm Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrânda kâzî-‘asker olup elsine-i nâsda elkâb-ı medâyih-i zât-ı ‘âlî-cenâbı velvele-ârâ olan Mustafâ Efendi’nin nebîresidir. Tahsîl-i ma‘ârif-i firâvân ve tekmîl-i ‘avârif ü ‘irfân eyleyip rûh-ı kelâmdan zevk-ı tâmmı olan şu‘arâ-yı be-nâmdandır ki gülşen-i endîşesinin her verd-i mutarrâ-yı bî-hemâli hayret-fermâ-yı belâbil-i şâhsâr-ı hayâl ve halâvet-i makâl-i kand-misâli mısrü’l-belâga-i kemâlde revnak-şiken-i güftâr-ı erbâb-ı sihr-i helâldir. Bir şâ‘ir-i mâhir-i her-hüner-mübâdir ki zebân-ı Türkîde inşâya âgâz etse Veysî-i nâzik-zebânı zamâneye ünsî ve kendüye mahsûs olan edâ-yı dil-pezîr ile bezm-i şu‘arâda terâne-sâz-ı şevk olsa mânend-i ‘andelîb ol devha-i kemâlin sâ’ir tuyûr-ı mevzûnü’s-sec‘-i belîgu’l-makâlin fart-ı lezzet-i semâ‘ından dem-beste vü lâl eder ve lisân-ı ‘Arabîde harîr-bâf-ı nesc-i belâgat oldukça revân-ı Harîrî-i Makâmât her bir kademe-i pür-fikretinde vâkıf-ı bî-şu‘ûr ve tarh-endâz-ı nazm oldugu ebyât-ı Mütenebbî-nikâtın edâ-yı i‘câz-âferîn-i rûh-ı Hayyâm’ın hayme-i zerrîn-tınâb-ı sabr u şekîbi rîh-i sarsar-ı gıbta vü hasedden pür-ıztırâb edip bî-huzûr eder. Fârisîde hod nâmı keşîde-i küngüre-i şeref ü şevket ve ol vâdîde dahı fâris-i fürsân-ı mizmâr-ı firâset olan tab‘-ı bülend-pervâzı sâbık-ı hayâl-i Sâ’ib ü ‘Örfî-i Şîrâzî ve inşâ-yı Fârisîde tab‘-ı sâfı hayret-dih-i derûn-ı Vassâf’dır. El-hâsıl tabî‘at-i pâkîzesi be-gâyet ‘âlî bir şâ‘ir-i mümârisü’l-fenn ü lâ’übâlî olup ân-ı yesîrde hezâr tâze suhana kâdir ve her memdûhun lâyık-ı vasfı güftâr-senc olur bir şâ‘ir-i mâhirdir. Hâlâ tarîk-i ‘aliyye-i müderrisîn-i kirâmdan ve gürûh-ı celîle miyânesinde erbâb-ı kemâlin ma‘rûf be-nâmlarındandır. Egerçi âsârı revnak-bahş-ı mecmû‘a-i şu‘arâ ve güftârı bi’l-cümle ma‘lûm-ı zurafâ oldugundan meşhûr-ı cümle-i enâm ve meşhûd-ı hâs u ‘âmdır. Ancak bu mecelle-i celîle kesb-i şeref içün bu mertebe temhîd olundu.
(İnce, Adnan (hzl.) (2005). Tezkiretü’ş-Şu’arâ Sâlim Efendi. Ankara: AKM Yay. 660-661.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 22.11.2013Güncelleme Tarihi: 14.11.2020Eserlerinden Örnekler
Not: Sâlim, bu gazelini Şehid Ali Paşa’nın “efkâre düşürdü, yâre düşürdü” zemzemesinde bir gazelcik olsa” diye isteği üzerine yazmıştır:
Dîvân
Gazel
Eşk-i terimi dîde ruh-ı yâre düşürdü
Üftâdeligi şebnemi gülzâre düşürdü
Olsam ne ‘aceb eşk-i revânım gibi pâ-mâl
Gözden beni ol şûh-ı sitem-kâra düşürdü
Derd-i dil-i dil-dâdeyi gör sâ’ik-i takdîr
Âzâde iken turra-i tarrâra düşürdü
Dil bahr-i mahabbetde şinâverlik ederken
Fülk-i emelin sâhil-i efkâre düşürdü
Murğ-ı dil-i âvâremizi bâd-ı mahabbet
Sahn-ı harem-i gülşen-i ruhsâre düşürdü
‘İrfâna olan meyli bizi âsaf-ı ‘asrın
Sâlim yine hep vâdî-i eş‘âra düşürdü
İnce, Adnan (hzl.) (1994). Mirzâ-zâde Mehmed Sâlim Dîvânı (Tenkitli Basım). Ankara: Yükseköğretim Kurulu Matbaası.410-411.
TEZKİRETÜ'Ş-ŞU'ARÂ
NEDÎM-İ TÂZE-ZEBÂN
Sudûr-ı zî-şâna her dem ü ân nedîm ü musâhib olmaga şâyân olan o zât-ı ser-âmedin nâm-ı emcedleri Ahmed’dir. Cevher-i girân-kadr-i vücûd-ı bih-bûdları kân-ı ‘irfân olan medîne-i Kostantıniyye’den nümâyân olmuşdur. Evâhir-i saltanat-ı İbrâhîm Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrânda kâzî-‘asker olup elsine-i nâsda elkâb-ı medâyih-i zât-ı ‘âlî-cenâbı velvele-ârâ olan Mustafâ Efendi’nin nebîresidir. Tahsîl-i ma‘ârif-i firâvân ve tekmîl-i ‘avârif ü ‘irfân eyleyip rûh-ı kelâmdan zevk-ı tâmmı olan şu‘arâ-yı be-nâmdandır ki gülşen-i endîşesinin her verd-i mutarrâ-yı bî-hemâli hayret-fermâ-yı belâbil-i şâhsâr-ı hayâl ve halâvet-i makâl-i kand-misâli mısrü’l-belâga-i kemâlde revnak-şiken-i güftâr-ı erbâb-ı sihr-i helâldir. Bir şâ‘ir-i mâhir-i her-hüner-mübâdir ki zebân-ı Türkîde inşâya âgâz etse Veysî-i nâzik-zebânı zamâneye ünsî ve kendüye mahsûs olan edâ-yı dil-pezîr ile bezm-i şu‘arâda terâne-sâz-ı şevk olsa mânend-i ‘andelîb ol devha-i kemâlin sâ’ir tuyûr-ı mevzûnü’s-sec‘-i belîgu’l-makâlin fart-ı lezzet-i semâ‘ından dem-beste vü lâl eder ve lisân-ı ‘Arabîde harîr-bâf-ı nesc-i belâgat oldukça revân-ı Harîrî-i Makâmât her bir kademe-i pür-fikretinde vâkıf-ı bî-şu‘ûr ve tarh-endâz-ı nazm oldugu ebyât-ı Mütenebbî-nikâtın edâ-yı i‘câz-âferîn-i rûh-ı Hayyâm’ın hayme-i zerrîn-tınâb-ı sabr u şekîbi rîh-i sarsar-ı gıbta vü hasedden pür-ıztırâb edip bî-huzûr eder. Fârisîde hod nâmı keşîde-i küngüre-i şeref ü şevket ve ol vâdîde dahı fâris-i fürsân-ı mizmâr-ı firâset olan tab‘-ı bülend-pervâzı sâbık-ı hayâl-i Sâ’ib ü ‘Örfî-i Şîrâzî ve inşâ-yı Fârisîde tab‘-ı sâfı hayret-dih-i derûn-ı Vassâf’dır. El-hâsıl tabî‘at-i pâkîzesi be-gâyet ‘âlî bir şâ‘ir-i mümârisü’l-fenn ü lâ’übâlî olup ân-ı yesîrde hezâr tâze suhana kâdir ve her memdûhun lâyık-ı vasfı güftâr-senc olur bir şâ‘ir-i mâhirdir. Hâlâ tarîk-i ‘aliyye-i müderrisîn-i kirâmdan ve gürûh-ı celîle miyânesinde erbâb-ı kemâlin ma‘rûf be-nâmlarındandır. Egerçi âsârı revnak-bahş-ı mecmû‘a-i şu‘arâ ve güftârı bi’l-cümle ma‘lûm-ı zurafâ oldugundan meşhûr-ı cümle-i enâm ve meşhûd-ı hâs u ‘âmdır. Ancak bu mecelle-i celîle kesb-i şeref içün bu mertebe temhîd olundu.
(İnce, Adnan (hzl.) (2005). Tezkiretü’ş-Şu’arâ Sâlim Efendi. Ankara: AKM Yay. 660-661.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 14.11.2020Eserlerinden Örnekler
Not: Sâlim, bu gazelini Şehid Ali Paşa’nın “efkâre düşürdü, yâre düşürdü” zemzemesinde bir gazelcik olsa” diye isteği üzerine yazmıştır:
Dîvân
Gazel
Eşk-i terimi dîde ruh-ı yâre düşürdü
Üftâdeligi şebnemi gülzâre düşürdü
Olsam ne ‘aceb eşk-i revânım gibi pâ-mâl
Gözden beni ol şûh-ı sitem-kâra düşürdü
Derd-i dil-i dil-dâdeyi gör sâ’ik-i takdîr
Âzâde iken turra-i tarrâra düşürdü
Dil bahr-i mahabbetde şinâverlik ederken
Fülk-i emelin sâhil-i efkâre düşürdü
Murğ-ı dil-i âvâremizi bâd-ı mahabbet
Sahn-ı harem-i gülşen-i ruhsâre düşürdü
‘İrfâna olan meyli bizi âsaf-ı ‘asrın
Sâlim yine hep vâdî-i eş‘âra düşürdü
İnce, Adnan (hzl.) (1994). Mirzâ-zâde Mehmed Sâlim Dîvânı (Tenkitli Basım). Ankara: Yükseköğretim Kurulu Matbaası.410-411.
TEZKİRETÜ'Ş-ŞU'ARÂ
NEDÎM-İ TÂZE-ZEBÂN
Sudûr-ı zî-şâna her dem ü ân nedîm ü musâhib olmaga şâyân olan o zât-ı ser-âmedin nâm-ı emcedleri Ahmed’dir. Cevher-i girân-kadr-i vücûd-ı bih-bûdları kân-ı ‘irfân olan medîne-i Kostantıniyye’den nümâyân olmuşdur. Evâhir-i saltanat-ı İbrâhîm Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrânda kâzî-‘asker olup elsine-i nâsda elkâb-ı medâyih-i zât-ı ‘âlî-cenâbı velvele-ârâ olan Mustafâ Efendi’nin nebîresidir. Tahsîl-i ma‘ârif-i firâvân ve tekmîl-i ‘avârif ü ‘irfân eyleyip rûh-ı kelâmdan zevk-ı tâmmı olan şu‘arâ-yı be-nâmdandır ki gülşen-i endîşesinin her verd-i mutarrâ-yı bî-hemâli hayret-fermâ-yı belâbil-i şâhsâr-ı hayâl ve halâvet-i makâl-i kand-misâli mısrü’l-belâga-i kemâlde revnak-şiken-i güftâr-ı erbâb-ı sihr-i helâldir. Bir şâ‘ir-i mâhir-i her-hüner-mübâdir ki zebân-ı Türkîde inşâya âgâz etse Veysî-i nâzik-zebânı zamâneye ünsî ve kendüye mahsûs olan edâ-yı dil-pezîr ile bezm-i şu‘arâda terâne-sâz-ı şevk olsa mânend-i ‘andelîb ol devha-i kemâlin sâ’ir tuyûr-ı mevzûnü’s-sec‘-i belîgu’l-makâlin fart-ı lezzet-i semâ‘ından dem-beste vü lâl eder ve lisân-ı ‘Arabîde harîr-bâf-ı nesc-i belâgat oldukça revân-ı Harîrî-i Makâmât her bir kademe-i pür-fikretinde vâkıf-ı bî-şu‘ûr ve tarh-endâz-ı nazm oldugu ebyât-ı Mütenebbî-nikâtın edâ-yı i‘câz-âferîn-i rûh-ı Hayyâm’ın hayme-i zerrîn-tınâb-ı sabr u şekîbi rîh-i sarsar-ı gıbta vü hasedden pür-ıztırâb edip bî-huzûr eder. Fârisîde hod nâmı keşîde-i küngüre-i şeref ü şevket ve ol vâdîde dahı fâris-i fürsân-ı mizmâr-ı firâset olan tab‘-ı bülend-pervâzı sâbık-ı hayâl-i Sâ’ib ü ‘Örfî-i Şîrâzî ve inşâ-yı Fârisîde tab‘-ı sâfı hayret-dih-i derûn-ı Vassâf’dır. El-hâsıl tabî‘at-i pâkîzesi be-gâyet ‘âlî bir şâ‘ir-i mümârisü’l-fenn ü lâ’übâlî olup ân-ı yesîrde hezâr tâze suhana kâdir ve her memdûhun lâyık-ı vasfı güftâr-senc olur bir şâ‘ir-i mâhirdir. Hâlâ tarîk-i ‘aliyye-i müderrisîn-i kirâmdan ve gürûh-ı celîle miyânesinde erbâb-ı kemâlin ma‘rûf be-nâmlarındandır. Egerçi âsârı revnak-bahş-ı mecmû‘a-i şu‘arâ ve güftârı bi’l-cümle ma‘lûm-ı zurafâ oldugundan meşhûr-ı cümle-i enâm ve meşhûd-ı hâs u ‘âmdır. Ancak bu mecelle-i celîle kesb-i şeref içün bu mertebe temhîd olundu.
(İnce, Adnan (hzl.) (2005). Tezkiretü’ş-Şu’arâ Sâlim Efendi. Ankara: AKM Yay. 660-661.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Not: Sâlim, bu gazelini Şehid Ali Paşa’nın “efkâre düşürdü, yâre düşürdü” zemzemesinde bir gazelcik olsa” diye isteği üzerine yazmıştır:
Dîvân
Gazel
Eşk-i terimi dîde ruh-ı yâre düşürdü
Üftâdeligi şebnemi gülzâre düşürdü
Olsam ne ‘aceb eşk-i revânım gibi pâ-mâl
Gözden beni ol şûh-ı sitem-kâra düşürdü
Derd-i dil-i dil-dâdeyi gör sâ’ik-i takdîr
Âzâde iken turra-i tarrâra düşürdü
Dil bahr-i mahabbetde şinâverlik ederken
Fülk-i emelin sâhil-i efkâre düşürdü
Murğ-ı dil-i âvâremizi bâd-ı mahabbet
Sahn-ı harem-i gülşen-i ruhsâre düşürdü
‘İrfâna olan meyli bizi âsaf-ı ‘asrın
Sâlim yine hep vâdî-i eş‘âra düşürdü
İnce, Adnan (hzl.) (1994). Mirzâ-zâde Mehmed Sâlim Dîvânı (Tenkitli Basım). Ankara: Yükseköğretim Kurulu Matbaası.410-411.
TEZKİRETÜ'Ş-ŞU'ARÂ
NEDÎM-İ TÂZE-ZEBÂN
Sudûr-ı zî-şâna her dem ü ân nedîm ü musâhib olmaga şâyân olan o zât-ı ser-âmedin nâm-ı emcedleri Ahmed’dir. Cevher-i girân-kadr-i vücûd-ı bih-bûdları kân-ı ‘irfân olan medîne-i Kostantıniyye’den nümâyân olmuşdur. Evâhir-i saltanat-ı İbrâhîm Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrânda kâzî-‘asker olup elsine-i nâsda elkâb-ı medâyih-i zât-ı ‘âlî-cenâbı velvele-ârâ olan Mustafâ Efendi’nin nebîresidir. Tahsîl-i ma‘ârif-i firâvân ve tekmîl-i ‘avârif ü ‘irfân eyleyip rûh-ı kelâmdan zevk-ı tâmmı olan şu‘arâ-yı be-nâmdandır ki gülşen-i endîşesinin her verd-i mutarrâ-yı bî-hemâli hayret-fermâ-yı belâbil-i şâhsâr-ı hayâl ve halâvet-i makâl-i kand-misâli mısrü’l-belâga-i kemâlde revnak-şiken-i güftâr-ı erbâb-ı sihr-i helâldir. Bir şâ‘ir-i mâhir-i her-hüner-mübâdir ki zebân-ı Türkîde inşâya âgâz etse Veysî-i nâzik-zebânı zamâneye ünsî ve kendüye mahsûs olan edâ-yı dil-pezîr ile bezm-i şu‘arâda terâne-sâz-ı şevk olsa mânend-i ‘andelîb ol devha-i kemâlin sâ’ir tuyûr-ı mevzûnü’s-sec‘-i belîgu’l-makâlin fart-ı lezzet-i semâ‘ından dem-beste vü lâl eder ve lisân-ı ‘Arabîde harîr-bâf-ı nesc-i belâgat oldukça revân-ı Harîrî-i Makâmât her bir kademe-i pür-fikretinde vâkıf-ı bî-şu‘ûr ve tarh-endâz-ı nazm oldugu ebyât-ı Mütenebbî-nikâtın edâ-yı i‘câz-âferîn-i rûh-ı Hayyâm’ın hayme-i zerrîn-tınâb-ı sabr u şekîbi rîh-i sarsar-ı gıbta vü hasedden pür-ıztırâb edip bî-huzûr eder. Fârisîde hod nâmı keşîde-i küngüre-i şeref ü şevket ve ol vâdîde dahı fâris-i fürsân-ı mizmâr-ı firâset olan tab‘-ı bülend-pervâzı sâbık-ı hayâl-i Sâ’ib ü ‘Örfî-i Şîrâzî ve inşâ-yı Fârisîde tab‘-ı sâfı hayret-dih-i derûn-ı Vassâf’dır. El-hâsıl tabî‘at-i pâkîzesi be-gâyet ‘âlî bir şâ‘ir-i mümârisü’l-fenn ü lâ’übâlî olup ân-ı yesîrde hezâr tâze suhana kâdir ve her memdûhun lâyık-ı vasfı güftâr-senc olur bir şâ‘ir-i mâhirdir. Hâlâ tarîk-i ‘aliyye-i müderrisîn-i kirâmdan ve gürûh-ı celîle miyânesinde erbâb-ı kemâlin ma‘rûf be-nâmlarındandır. Egerçi âsârı revnak-bahş-ı mecmû‘a-i şu‘arâ ve güftârı bi’l-cümle ma‘lûm-ı zurafâ oldugundan meşhûr-ı cümle-i enâm ve meşhûd-ı hâs u ‘âmdır. Ancak bu mecelle-i celîle kesb-i şeref içün bu mertebe temhîd olundu.
(İnce, Adnan (hzl.) (2005). Tezkiretü’ş-Şu’arâ Sâlim Efendi. Ankara: AKM Yay. 660-661.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Semra Aktunç | d. 01 Kasım 1945 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | HİLMÎ, Abdullah Hilmî Dede | d. ? - ö. 1766 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | YÜMNÎ, Ayas Paşa-zâde | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | HATTÎ, Amar-zâde Mustafa Hattî Efendi | d. 1688-89 - ö. 1 Eylül 1749 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | RÂSİM, Eğrikapılı Mehmed | d. 1688 - ö. 1756 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | BÂHİR, Arab-zâde Abdurrahmân Efendi | d. 1688-1689 - ö. 26 Temmuz 1746 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | ADLÎ, Süleyman-zâde Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1743-44 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | FASÎHÎ, Hasan Fasîhî Efendi | d. ? - ö. 1743 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | MÜNÎF, Antâkî/Antakyalı Münîf Mustafa Efendi | d. ? - ö. 1743-44 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | HAMDÎ, Ahmed Muhtar Hamdî | d. ? - ö. 1853 | Meslek | Görüntüle |
11 | PERVÎZÎ, Pervîz Efendi | d. ? - ö. 1579 | Meslek | Görüntüle |
12 | BAHŞÎ, Bahşî Halîfe | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | TABʻÎ, Tabʻî Efendi | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | MÜNÎB, Râzî-zâde Abdurrahman Münîb Efendi | d. ? - ö. 1742-43 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | FÂZIL, Enderunlu Fâzıl (Hüseyin) Bey | d. 1756-57 - ö. 30 Aralık 1810 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | ALİ ÇELEBİ | d. ? - ö. 1777 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | EMÎN, Emîn Bey | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | SA'ÎD, Mehmed Sa'îd Efendi, Nasûhî-zâde | d. ? - ö. 1869 | Madde Adı | Görüntüle |